• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Brian Kohler / IndustriALL İş Sağlığı, Güvenliği ve Sürdürülebilirlik Direktörü

COP21 ve Ötesi

10.06.2016

IndustriALL'un sürdürülebilirlik direktörü Brian Kohler şöyle diyor: “1980'lerden bugüne kadarki politika belgelerinde, kongre kararlarında ve onlarca sektör konferansı ve bölge toplantısında, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konusunda sendikal görüşler tartışıldı ve geliştirildi. Ölü bir gezegende istihdam olmaz ve sürdürülebilirlik artık bir tercih değil bir var olma sorunudur.”

12 Aralık 2015'te Paris'te düzenlenen COP21 iklim zirvesinde, sera gazlarının denetlenmesine ve iklim değişikliğinin sınırlanmasına yönelik tarihi bir anlaşmaya varıldı. Anlaşmanın IndustriALL'un faaliyet gösterdiği çoğu sektörde önemli etkileri olacak.

Paris'teki iklim görüşmelerinde sendikal hareketin üç öncelikli talebi şunlardı:

-Kararlılığı artırmak ve iklim eyleminin istihdam yaratma potansiyelini gerçekleştirmek

-İklimin finansmanını hayata geçirmek ve en korunmasız kesimleri desteklemek 

-İşçiler ve onların toplumsal çevreleri için adil bir geçiş sağlanmasını taahhüt etmek.

Başarılı bir iklim anlaşması için gereken unsurlar Paris metninde var. “Küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi düzeylerin 2C° üstünden çok daha aşağıda tutma veya sanayi öncesi düzeylerin 1,5C° üzerinde tutma çabalarını sürdürme” yönünde bir kararlılık var. Anlaşmada periyodik denetim öngörülüyor. Ekonominin dönüşümünün söz konusu olduğu kabul ediliyor. Zayıf da olsa finansmana göndermeler var.
Adil geçiş girişteki açık bir hükümle öngörülüyor:
 

“İşgücünün adil geçişinin gereklerini ve ulusal düzeyde belirlenmiş gelişme öncelikleri uyarınca insana yakışır çalışmanın ve kaliteli istihdamın yaratılmasını dikkate alarak.”
İmzacı taraflar, adil geçiş konusunda --ILO'nun adil geçiş hakkında yönlendirici ilkeler içeren belgesinde dayanağını bulan-- politik bir taahhütte bulunduklarını kabul etmek durumundadırlar.

Hükümetlerin taahhütlerinden belki de daha önemli olan, anlaşma metninin küresel ekonomiye gönderdiği sinyallerdir. Yatırımcıların ya da sigortacıların paralarını fosil yakıtlara yatırmalarının risklerini haklı göstermeleri giderek zorlaşacak. Bu, finans dünyasını bir gecede değiştirmeyecek, ama değiştirecek.
Paris Anlaşması bir bitiş çizgisi olarak değil, başarının gerektirdiği bütün unsurları içeren kurumsal çerçeveyi kuran bir çıkış noktası olarak görülmelidir.
 

İşçiler ve çevre için adil bir geçiş

Adil geçiş kavramı, sürdürülebilir sanayi kollarında insana yakışır çalışmayı yaratırken, işçilerin, onların ailelerinin, toplumsal çevrelerinin ve sendikalarının saygı görmesi ve korunması anlamına geliyor. Çevreyi tahrip eden işleri işçiler seçmedi, onlar kendilerini ve ailelerini geçindirmek için çalışmak zorundaydılar.
Sürdürülebilirlik yönündeki değişimin bütün yükünün işçilerin omuzlarına yıkılması son derece adaletsiz bir şeydir.
Güçlü sosyal güvenlik ağları, adil geçiş programının önkoşuludur, ama bu ağlara başvurmak asla sendikal hareketin ilk seçeneği olmayacaktır. İlk seçenek ve mümkün olan en adil geçiş her zaman sürdürülebilir istihdamı yaratmak, geliştirmek ya da sürdürmek olacaktır.  Sürdürülebilir istihdam her zaman bir çevrecinin düşündüğü gibi değildir. Güneş panellerini ve rüzgâr jeneratörlerini imal etmek bile bir yerlerden yakıt, enerji, çelik ve plastik gelmesini gerektirir ve bunlar sürdürülebilir istihdam sayılmalıdır.

ASLINDA ADİL GEÇİŞ NEDİR? 

Adil geçişin esin kaynağı, birçok ülkenin, özellikle ABD'nin, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra devre dışı kalan askeri işgücünü sivil işgücü olarak topluma kazandırmak için uygulanan politikalardır. Bunun daha yakın zamanlardaki örneği, Almanya'da son dönemde kömür madeni sektöründeki ocakların büyük bölümünün kapatılması sürecinde gerçekleşti.  Etkin sosyal koruma programları, yaratıcı işgücü uyum politikaları, sendikalarla işbirliği --ve yeterli kaynak ayrılması-- sayesinde, işçiler ve toplumsal çevreleri korundu. Bu ise ekonomik geçiş süreçlerinin toplumsal sonuçlarının uygulanan kamu politikalarına bağlı olduğunu ve bunun yapılabileceğini gösteriyordu.
Adil geçişi sağlamanın tek yolu, bu süreci kolaylaştıracak ve sonuçlarının üstesinden gelecek sistemli programlar oluşturmaktır. Eğer işçilere işleriyle şantaj yapılırsa, kaybeden çevre olacaktır. Bu nedenle işçilerden böyle bir tercihte bulunmaları istenmemelidir. Sendikalar “savunulamayacak olanın son savunucusu” olmaktan kaçınmalıdır.
Adil geçiş programı herkesi kapsamalıdır; işçilere, onların ailelerine ve toplumsal çevrelerine yardımcı olmaya yönelik esnek bir yaklaşım içermelidir. Adil geçiş programı kullanım dışı kalmış sanayi bölgelerinin yaratıcı yeniden yapılanmasına da yardımcı olabilir. Program işçilerin ve onların sendikalarının bütünlüğünü korumalıdır.
Sürdürülebilir ekonomiye adil geçişi kazanmak 
Sürdürülebilir enerjiler gelecekte hızla büyüyerek genel enerji yelpazesinin daha büyük bir bölümünü oluşturacak ve keza sürdürülebilir endüstriyel süreçler ve ürünler de genel sanayi üretiminin daha büyük bir bölümünü oluşturacaktır. Bu arada sendikal hareketin, sanayinin çevresel ayak izinin bedelini işçilerin ödememesini sağlaması gerekiyor.
Industriall Küresel Sendika, ITUC ve ABD sendikal merkezi AFL-CIO, geçen Aralık ayında COP21 iklim zirvesinde varılan Paris Anlaşması'ndan kaynaklanan politika gündeminin üstesinden küresel sendikal hareketin nasıl geleceği konusunu görüşmek üzere, Mart 2016'da Washington'da toplandı.
Toplantının konusu, süreçten etkilenecek işçiler için adil geçişin nasıl olacağı idi. Paris Anlaşması uyarınca sera gazlarını denetleme ve iklim değişikliğini sınırlama çabaları, enerji, özellikle kömür sektöründeki ve büyük ölçüde enerjiye bağımlı sanayilerdeki işçileri ciddi biçimde etkileyecek.
Bazı yönlerden, sendikal hareketin çıkarları çevre örgütleriyle çakışıyor; bazı yönlerden ise işverenlerle ortak sorunlarımız var. Ne var ki sanayinin dönüşümü ve bu değişimin toplumsal yönden adil bir şekilde nasıl hayata geçirileceği konusundaki uzmanlık birikimi sendikal hareketin elinde bulunuyor.
Bu bağlamda çevresel adaletin önemi açık: Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, birçok toplumsal kesim maden gibi tek bir sanayiye bel bağlamıştır, ama bu tesisler genelde, ulusal çevre mevzuatının yetersizliği ve eski teknolojiler nedeniyle, çevreye büyük zararlar vermektedir.
Adil geçiş müzakere masasında kazanılabilecek bir şey değildir. Planlı kamusal politika seçenekleri gerektirir. Bu seçenekler, mevcut istihdamı daha sürdürülebilir hale getirecek ve çok sayıda yeşil istihdam yaratacak etkin sosyal koruma programlarına ve sürdürülebilir sanayi politikalarına dayanmalıdır.

Adil geçiş sözüm ona serbest piyasada kendi kendine gerçekleşmeyecek. Adil geçiş şirketlerl ve hükümetler karşısında yoğun bir lobi çalışması ve müzakere gerektiriyor. Aksi takdirde, işçiler, gerekli sosyo-ekonomik noktalar dikkate alınmadan, Paris Anlaşması'na uygun çözüm arayışıyla bir son dakika karambolünün mağduru olacaklardır.
Tarihin bu önemli anında liderlik gösterme sorumluluğu bize düşüyor. Fizik yasalarıyla müzakere edemeyiz; ama sürdürülebilir sanayi politikalarını savunabiliriz ve bugünün ve yarının tüm işçileri için adalet ve insana yakışır çalışma talep edebiliriz ve edeceği
z.

ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ VE ADİL GEÇİŞ

2015 yılında ILO,  ülke deneyimlerini çevresel sürdürülebilirliğe yönelik sektörel stratejileri inceleyerek adil geçişle ilgili ilkeleri içeren bir taslak belge hazırlamak üzere bir Üçlü Uzmanlar Toplantısı düzenledi.
Sonuç olarak ortaya çıkan “Adil Geçiş Üzerine ILO Yönlendirici İlkeleri”, adil geçiş çerçevesinde, yapılacak çevresel düzenlemelerin üstesinden gelmek ve sürdürülebilir işletmelerin gelişmesini sağlamak amacıyla şu dokuz önemli noktayı tespit ediyor:
-Tutarlı politikalar ve kurumlar (ülke bazında)
-Sosyal diyalog (çok taraflı)
-Makroekonomik büyüme politikaları
-Sanayi ve sektör politikaları (yeşil istihdam; insana yakışır çalışma)
-İşletme politikaları
-Beceri kazandırma politikaları (ve eğitim)
-İş sağlığı ve güvenliği
-Sosyal koruma politikaları (sağlık hizmetleri, gelir gü vencesi, sosyal hizmetler)
-İşgücü piyasası politikaları

ILO’nun adil geçiş tartışmasına katılması son derece önemlidir. ILO kavrama ilk kez uluslararası kabul gören bir tanım getiriyor ve Birleşmiş Milletler'in bir uzmanlık kuruluşunda kurumsal bir varlık kazandırıyor.