Kadınların Sendikalarda

Güçlendirilmesine Yönelik Öneriler

 

Doç. Dr. Betül Urhan

Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

 

Yeni liberal ekonomi, sosyal ve siyasal politikalar sendikaların son derece zorlu bir iklimde faaliyetlerini yürütmelerine neden olmaktadır. Bu iklim sendikal hareketin gücünü ve "sosyal model"in direklerinden biri olma statüsünü geriletiyor. Türkiye gibi sendikal hareketin zaten böyle bir statüye ve güce erişemediği ülkelerde sendikaların bir var olma mücadelesi içinde kalmalarına neden oluyor. Bununla birlikte, sendikaların etkinliklerini artırmaları, bunu yeniden kazanmaları ve varlıklarını koruyabilmeleri için bu iklimin dönüşmesini bekleyemeyecekleri düşüncesi yaygın şekilde kabul görüyor. Bu nedenle sendikaların mevcut yapı ve anlayışlarının makro düzeyde meydana gelen değişimlere yanıt verememesi sorgulanmaya ve tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalar esnasında son otuz yıldır üye yoğunluğu düşen, geleneksel örgütlenme tabanı eriyen sendikaların kimin, hangi çıkarlarını, nasıl temsil ettiğine ilişkin sorular gündeme taşındı.

Sendikal "çıkarların" tanımı, genellikle sınıf içindeki güç dağılımını yansıtır. Başka bir ifade ile sendikalar tarafından sınıfın çıkarı olarak sunulanlar, görece avantajlı durumdaki kesimlerin çıkarlarının temsilinden ibaret kalmaktadır. Tarihsel deneyimler, örgütlenme ve eylemin, güvenceli işkollarında görece vasıflı, beyaz erkek ve tam gün çalışan işçileri öne çıkardığını, ancak bu eğilimin zaman zaman kısmen aşılabildiğini göstermiştir. Gerçekte sendikalar seçmeci bir tutumla bazı işçi gruplarına ve bunların çıkarlarına yönelmektedir. Emek piyasasında ve işyerinde ikincil ve zayıf konumda bulunan kadınların çıkarlarının sendikalarda yetersiz temsil edilmesi, sınıfsal güç dağılımının erkeklerin lehine gerçekleşmesinin önemli bir nedenini oluşturur.

İstihdamı giderek artan, üyelik oranları daha düşük olan kadınların sorunlarının toplu pazarlık gündemlerinin içinde genellikle yer almaması feminist araştırmacıların ve kadın işçilerin dikkatini ve eleştirilerini sendikal yapılara yönlendirmiştir. Çünkü toplumsal cinsiyet ayrımının, biçim ve derece olarak epey farklı varyasyonları bulunmasına rağmen, erkeklerin neredeyse her zaman sendikal iktidarın en üst pozisyonlarında yer alıyor olmaları, kadınların ise sendika içi güç ve temsil yapılarında ya hiç ya da yetersiz temsil edilmeleri sadece piyasa dinamikleri ile açıklanabilecek bir durum değildir. Sendika-kadın arasında görülen sorunlu ilişkinin açıklanmasında, toplumsal ilişkilerin de önemli bir açıklayıcısı olan toplumsal cinsiyetin dâhil edilmesi gerekir.

Bu derginin geçmiş sayılarında sendikaların kadınlarla sorunlu ilişkisinin nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunduk. Bu yazımızda, söz konusu ilişkide görülen sorunlar karşısında sendikal deneyimler ve gözlemlerden yola çıkarak geliştirilen ve öne çıkan bazı yöntem ve önerilere yer vermeye çalışacağız.

 

Örgütlenmede Toplumsal Cinsiyet Duyarlılığı

Sendikal örgütler, toplu pazarlık, eğitim, örgütlenme gibi temel faaliyetlerini planlarken cinsiyetlendirme yolunu tercih etmeyip "cinsiyet körü" bir yaklaşımı benimsemektedirler. Bu anlayış, toplumsal cinsiyet rollerini görmemekte, kadınların ve erkeklerin aynı olanaklara ve fırsatlara sahip olduğu varsayımı üzerinden hareket etmektedir. Bu yönüyle sendikal politikalar eşitsizlikleri ortadan kaldıran değil, onları perdeleyen bir işlev görmektedir.

Bu nedenle sendikalar her şeyden önce bildiklerini ve rutinlerini değiştirmek durumundadırlar. Kadın işçilerin örgütlenmesi, işçi sınıfının bütünlüklü mücadelesine bağlıdır. Ancak kadın işçi hareketinin özel talepleri, belirleyeceği stratejileri ve bu alandaki çalışmaları sendikal hareketin gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Bunun için erkek egemen sendikaların, cinsiyet ayrımı gözetmeyen bir işgücü piyasasının ve örgütlenmesinin sendikalara sağladığı yararların bilincine varmaları gerekmektedir.

Bunu sağlayabilmek, geleneksel sendikal yapıların ve erkek egemen kültürünün değişmesine bağlıdır. Sendikal hareket içinde kadın gruplarının güçlenerek kadın sorunlarının görünürlüğünü sağlamalarına yönelik mücadeleleri, bu değişimin dinamiğini oluşturur. Sendikal hareket içinde böylesi bir talep dile getirilmediği ve bu talebi gerçekleştirmek için mücadele yürütülmediği sürece, mevcut sendikal yapı ve kültürün değişmesini beklemekse hayalcilik olur. Bu nedenle sendikanın kadın politikası, belli sürelerde yapılan kurultaylarda veya genel kurullarda kadın üye ve temsilcilerin tartışarak oluşturdukları ilkeler üzerinden oluşturulmalıdır.

 

Tüzükler Cinsiyet Eşitliği Açısından Gözden Geçirilmeli

Sendikaların tüzüklerinde rastlanan cinsiyetçi dil ayıklanmalıdır. Tüzük ve yönetmelikler yeniden gözden geçirilerek toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kadın sorunlarına duyarlı bir şekilde, yeniden yazılmalıdır. Tüzüklerinde sendikaların amaç ve hedefleri arasında, cinsiyet eşitliğine dayalı demokrasinin inşası yer almalıdır. Bu hedef ve amacın inşası için evde ve çalışma hayatının her alanında, örgütlü oldukları işyerlerinde, sendikaların iç işleyişlerinde, sendika yönetimlerinde, sendikal faaliyetlerde ve toplu sözleşmelerde kadın erkek eşitliğinin esas alınacağı ve bun-
ları gerçekleştirmek için gereğinin yapılacağı taahhüt edilmelidir.

Konfederasyon ve sendikalarda, sendikanın her organında, tüm karar mekanizmalarında, her toplantı, sempozyum, kurul, genel kurul, çalışma grubu ve delege seçimlerinde kadınların temsil edilmesinin sağlanması ve güvence altına alınması gerekmektedir. Bu nedenle kota, nispi temsil gibi uygulamaların özellikle kadın-erkek sendikacılar tarafından önemsiz bir mesele olarak kabul edilememesi gerekmektedir.

 

Temsil ve Yönetim'de Kadınların Önü Açılmalı

Özellikle işyerlerinde erkek temsilcilerin yanında ayrıca bir kadın temsilcinin yer alması, işyerlerinde şikâyetlerin çözümlendiği yer olan disiplin kurullarında mutlaka kadınların yer almasının sağlanması önemlidir.

Sendikanın şube yönetimlerinde yer alan kadınların "amatör" statüsünün, pozitif ayrımcı bir uygulama ile "profesyonel" bir statüye dönüştürülmesi gerekmektedir. Böylece, bu kademede yer alan kadınların ev-işyeri-sendika şeklinde formüle edebileceğimiz üçlü iş yükü hafifletilmiş ve yerel düzeydeki sendikal faaliyetlere daha fazla zaman ayırması sağlanmış olur.

 

Kadınların Örgütlenmesi için Kadın Uzmanlar

Geleneksel sendikal örgütlenme anlayışı kadın işçilere ulaşma konusunda yetersiz kalmaktadır. Çünkü bu anlayış işyeri ile sınırlıdır. Bu anlayışın yerini, kadını işyeri, ev ve mahalle bağlantıları içinde kavrayabilen, işyeri ve işkollarındaki farklılıkları dikkate alan bir anlayışa bırakmalıdır. Bu bağlamda örgütlenme yöntem, taktik ve formülü, kadın işçilere göre farklılaştırılmalıdır. Fiili örgütlenme sırasında aktif kadınlarla kurulan ilişki, uzun süreli, kurumsal ve sendikal stratejinin bir parçası olma niteliğine kavuşturulmalıdır. Bu aynı zamanda mali yetersizlik ve personel sıkıntısı yaşayan sendikaların, bu sıkıntılara katlanmadan, hedeflerini gerçekleştirmede üye desteği kazanmalarının etkili bir yoludur. Ayrıca yeterli sayıda kadın örgütlenme uzmanı istihdam edilmelidir. Uzmanların tecrübelerini aktarabildiği sendikaya uygun mekanizmalar yoluyla yeni uzmanların yetişmesi sağlanmalıdır.

 

Kadın Yapıları Tüzükle Güvence Altına Alınmalı

Sendikayı ve sendikal hareketi de güçlendirecek olan sendika içi kadın yapılarının mutlaka oluşturulması, tüzük ile güvence altına alınarak sürekliliğinin sağlanması ve kurumsallaştırılması gerekmektedir. Komisyon üyelerinin kimlerden oluşacağı, nasıl belirleneceği, çalışma usul ve esasları, kararlarının niteliği, örgütlenme şeması, örgüt içindeki yeri ve diğer birimlerle ilişkisi, sorumluluk alanları, denetimi ve bütçesi gibi temel kuralları gösterecek bir kurallar belgesinin-yönetmeliğinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle temsil niteliğine sahip taban komitelerine ayrıca önem verilmelidir. Çünkü kadın işçilerin örgütlenme faaliyetlerini sahiplenmesi ve demokratik bir örgütün parçası oldukları duygusunu geliştirmesi, ancak bu komiteler aracılığı ile mümkün olabilir. Sendikalarda oluşturulacak kadın komisyonlarının, çalışan uzmanların yönettiği, merkezi bir oluşum olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Bu nedenle bu yapıların işyeri, şube, bölge ve merkezi düzeyleri içine alan bir örgütlenme şeklinde yapılanması önemlidir. Sendikanın kurucu hedefleri, kuralları ve politikalarıyla uyumlu çalışması gereken kadın yapıları, sendikal politika ve stratejinin asli bileşenlerinden birisi olarak kabul edilmelidir. Bu, kadın sorunları ve yapılarının sendika içinde marjinalleştirilmemeleri açısından hayati bir öneme sahiptir.

 

Kadın Yapılarına Ayrı Bütçe

Kadın yapılarının, sendika öncelikleri ve amaçlarına uygun olması için, her seviyede çalışmalarının raporlanması ve sendika yönetiminin düzenli gözden geçirmeleri gibi süreçler işletilmelidir. Merkezi düzeyden şubelere doğru etkin bir bilgi akışının sağlanması, sendikanın öncelikleri ve hedeflerinin tabana nüfuz etmesinin en etkin yöntemidir. Bu yöntemle, merkezi düzeydeki komisyonlara, yerelden en güncel bilgilerin ulaşması kısa sürede gerçekleşmiş olur. Söz konusu yapılara teknik, idari, bilgi, yayın ve eğitim desteğinin verilmesi gerekmektedir. Denetime açık, kendi inisiyatiflerinde kullanabilecekleri ayrı bir bütçenin oluşturulması, bu yapıların etkili olabilmeleri açısından zorunludur. Kadın üyelerin özgüvenlerini artıracak, güçlenmelerini sağlayacak, "daha az formel" eğitimlerin yapılması önemlidir. Sendikalarda dil, söylem, fotoğraf ve semboller kadınları görünür kılacak bir açıyla yeniden değerlendirilmelidir.

Sendikadaki kadınlar, işyerlerinde ve sendikalarda uğradıkları ayrımcılığı ve sorunları erkek yöneticilerin farkına varmalarını bekleyemezler. Bu uzun sürebilir. Bu nedenle sendika tüzük değişiklikleri, toplu iş sözleşmelerinde kadınların özgül sorunlarına ilişkin sınırlı da olsa yapılan düzenlemelerin küçümsenmemesi, görünür kılınması, yaygınlaştırılması son derece önemlidir.

Özellikle Türkiye gibi kadınların güvensizleştirildiği ve evlere çekildiği toplumlarda sendika içindeki ve dışındaki kadın örgütlenmelerinin, dayanışma içinde çalışmaları kadın işçilerin güçlendirilmesi bakımından stratejik bir öneme sahip olduğu söylenmelidir.

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 59, Ağustos 2018)