RESSAM ALİYE ALTUNBİLEK'TEN KADIN

SORUNLARINA SANATSAL BİR YAKLAŞIM:

 

KADIN MONOLOGLARI

 

Uzun süredir resimle birlikte farklı disiplinlerden yararlanarak sanatını ortaya koymaya çalışan Aliye Altunbilek, kadınların toplumda yaşadıkları sorunlara duyarlı olmasının yanısıra, bu sorunlara farkındalık yaratmak için yaptığı çalışmalarla da biliniyor. Son olarak "Kadın Monologları" çalışmasıyla dikkatleri çeken Altunbilek'le sanat hakkında, kadın sanatçı olmak, sanat çevresinde kadın sorunlarına dikkat çekmeye çalışmak konularında sohbet ettik. İşte sohbet sırasında öne çıkanlar.

 

Söyleşi: Selgin Zırhlı Kaplan

 

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Aliye Altunbilek. Ressamım, Mersin'de yaşıyorum, orada atölyem var.

 

Sanatla tanışmanız nasıl oldu?

Ben minyatür okudum, ama içimde hep resim yapmak vardı. Bilinçli bir tercih değildi başta, ikisinin de sınavına girmiştim, ama minyatürü okumaya devam ettim, sevdim de sonradan. Derslerimizin içinde resim de vardı. İçimdeki resim dürtüsü sonradan resme yönelmeme neden oldu. Farklı boyalarla, farklı malzemelerle çalışmak, büyük ebatlarda çalışmak istedim. Minyatür normalde kağıtlara yapılır, farklı tekniği olan bir resim tarzıdır, perspektif yoktur, her şey, renkler farklıdır. Ben boyayla daha rahat çalışmak istiyordum, ayrıca farklı disiplinleri de denemek istedim hep. İçimdeki duyguyla gidiyorum tamamen, kendimi o şekilde keşfediyorum. Hâlâ da keşfetmeye devam ediyorum. Ayrıca sanat tarihiyle, arkeolojiyle de hep ilgiliydim önceden. Farklı kültürler, onların yaşamları, sosyolojik yaşam çok ilgimi çeken bir alan.

 

Kaç yıldır ressamlık yapıyorsunuz? Başka işlerde de çalışmışlığınız var mı?

Yirmi yıldır ressamlık yapıyorum, farklı kurum ve kuruluşlarda çalıştım, öğretmenlik ve resim eğitmenliği yaptım. Şu anda da çok zamanlı atölyedeyim, İstanbul'da ve Mersin'de. Aynı zamanda özel bir okulda, sanat atölyesinin projelerini yürütüyorum.

 

Çalışmalarınızdan söz eder misiniz, neler yapıyorsunuz?

Üniversitede uzmanlık alanım Osmanlı resmi ve minyatürdü. Lisans eğitimimi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü'nde minyatür üzerine yaptım. İlk üç beş yıl minyatürle devam ettim. Son iki yıldır disiplinler arası çalışıyorum. Heykel, video art, enstalasyon (yerleştirme), resim ve performatik fotoğraflar da kullanıyorum.

 

"Kadın Monologları" sergisinin hazırlık sürecinden söz eder misiniz?

Bu benim yedinci kişisel sergimdi. Bu dönem, Mersin'de sezonun açılışındaki ilk kişisel sergimdi. Ekim ayında açıldı ve 20 gün izleyiciye sunuldu. Orada bir farklılık yaratmak istedim, Mersin halkı yedi yıl önce de kişisel sergimi görmüştü. Orada tuval üzerine ve karton üzerineydi işlerim. Şimdi hem tuval üzerine biraz da soyutlamaydı işlerim. Konu, "kadın monologları ve düzensiz düşünceler" bir de enstalasyonum vardı. Beyaz bir elbise, -ki bu elbiseyi üç dört yıldır kullanıyorum farklı işlerde-, videolarda ve fotoğraflarda kullandım.

 

Sergi düşüncesi nasıl oluştu?

Ağustos ayında Mersin'deki atölyemde çalışmaya başladım. Kadın düşüncesi iki üç yıldır kafamda vardı. Ben dahil bütün kadınlar, ailesi olan kadınlar da, günlük, zihinsel anlamda yaşamın içinde sürekli kendi kendine konuşan bir kadındır. Hayalleri, duyguları, geçmişi, unutmak isteyebilir, gelecekle ilgili planlar yapabilir, sürekli bir düşüncesi var yani. Ben de bunun üzerine gitmek istedim kadın monologları olarak. Zihinsel olarak kendim de üretim halindeyken sürekli monolog yapıyorum, sürekli düşünme halindeyim.

 

'Düzensiz düşünceler' ile neyi anlatmak istediniz?

Düzensiz düşünceler, aslında benim düzensiz düşüncelerim değil, karşı tarafın düşünceleri. Bir de işin yatay fikirler bölümü vardı, orada çok farklıydı, bir kadın esir alınıyor, ama düzensiz düşüncelerde anlatmak istediğim, düşüncelerimiz her zaman çok stabil, düzgün, her işimiz topluma uygun değil, sanatçı zaten karşı gelendir, kalıplara sığmayandır. Erkeğin kadınla ilgili olan düşüncesinin düzensizliğinden söz etmek istedim. Örneğin bir toplulukta oturuyorsun, masadasın, beş altı erkek var, bir ya da iki kadın var, bu tabii psikolojik, duygusal ya da dürtüsel de olabilir, ama erkeklerin hep kadınla ilgili başka bir düşüncesi var. İşi alırken olabilir, iş verirken, ortak bir proje yaparken, her zaman kadını farklı bir açıdan görüyor, bu düşüncenin düzensizliğinden söz etmek istedim.

Beyaz elbiseyle nasıl bir mesaj vermeyi amaçladınız?

Beyaz saflıktı, beyaz elbise olmasını tercih ettim, elbisede yırtıklar var, kırmızı bir çamaşır var, orada kadına dikkati çekmek için kırmızı çamaşır kullandım, başka renklerde de olabilirdi.

Amacım, kadının toplumda sürekli cinsiyetçi açıdan ötekileştirilmesine dikkat çekmekti. Şiddete maruz kalması, sadece darpla, fiziksel olarak değil de psikolojik olabilir, baskılanarak olabilir. Kendim de kadın olduğum için toplumda bununla sürekli karşılaşmışımdır. İş başvurusunda bile kadınlara cinsiyetçi yaklaşımla bakılıyor. Kadın sanatçı olarak işimle ilgili değil, farklı açıdan bakıldığını hep hissettiğim için, bu benim için de bir sorunsal.

 

Kendi hayatınızdan da yola çıktınız yani çalışmayı oluştururken...

Hem kendimden yola çıktım, hem de benim gibi çok sayıda kadın olduğunu düşündüğüm için.

 

Sergide ne tür objeler kullandınız?

Ağırlıklı tuval üzerine pentür, yani boya resim. Bir tane de elbise ve önünde de ayağın olduğu yerde bir sandalye vardı.

 

Serginin öne çıkan objelerinden biri bu elbise galiba.

Evet dikkat çekti, enstalasyon çalışmasıydı, beyaz elbise ve önünde sandalye, performans yapmadım bu sefer. Bir de, o dönemde bir kaç ay öncesinden kişilerle söyleşiler yapmaya başladım, kadın üzerine. Söyleşi derken, aslında sadece kadın kavramını sordum. Erkeklere ve kadınlara "kadın ne demek" diye sordum, her meslek grubundan yaklaşık 30-40 kişiye sordum. Soruya verdikleri cevapların metinlerini kağıtlarla iliştirdim. Kimisini sözlü olarak alıp kendim yazdım, kimisi kendisi yazdı.

 

İnteraktif bir etkinlik olmuş bir bakıma.

Evet seyirci de dahil oldu ve beyaz kağıt da vardı elbisenin üzerinde. Bazıları sergide yazmak istedi. Bu çalışmayla dikkatleri çektiğimi düşünüyorum. Kimisi sansürsüz bir şekilde kadının kendisi için ne demek olduğunu söyledi. Bunları devam ettireceğim, şu anda birkaç aydır sormadım, defterimi yanıma alıp, her gördüğüm kişiyle bunu yapmalıyım.

 

Bunların hepsini elbiseye mi iliştirdiniz?

Evet, elbiseye iliştirdim. Elbisenin önünde de bir sandalye vardı, ayağının teki olmayan bir sandalye. Bu, herkeste farklı çağrışımlar uyandırabilir. Sandalyenin üzerinde yazılar yazdığım defter duruyordu.

 

Yazıları yazanlar, nerede kullanılacağını biliyor muydu?

Ben bunları sergiden çok önce toplamaya başladım. Amacım tam da bunları deşifre etmekti zaten. Bu tür şeyler yazılacağını biliyordum. Onlara, yazdıklarınızı sergide kullacağım diye söylemedim. Ama her şeyi yapabilirim demiştim, onlar da bunu kabul etmişlerdi zaten. Tanıdıklarım da var içerisinde, sokaktan geçen rastgele kişiler de... İsteyenler isimleriyle yazdılar, istemeyenler yazmadı...

 

Ne amaçla topladığınızı sordular mı hiç?

Sonunda sordular tabii. Hatta hangi kanal diye soranlar oldu. Derdiniz ne diye sordular. O zaman bu beyaz elbisem vardı, fakat yırtıktı. Üzerinde kırmızı çamaşır yoktu. Ama Tüyap'ta ben böyle yürüdüm, kaçak performans yaparken, veya metro içinde bununla yürüdüm. Amacım orada da dikkat çekmekti. Orada da sordular 'bu nedir?' diye.

 

Neler yaptınız sergi dışında, biraz bahseder misiniz?

Kaçak performansım var örneğin, kaçak olunca, istediğin bir mekânda, kimseye ben bir şey yapacağım diye haber vermeden yapılan performanstır. Örneğin Tüyap'ta yaptığım öyle bir performanstı. Orada sanatçı olarak resimle katılmadım, ama kaçak olarak gezdim, bir köşede de çekim yaptık. Bir iki dakikalık kısa videolar çektik, sosyal medyada paylaştım. Orada da vardı düzensiz düşünceler. Bir kaçak performans da metroda gerçekleştirdim. Beylikdüzü-Taksim arasındaki metroda, yürüdüm, bir şey söylemedim, bakanlar, gülenler oldu, çoğu farkında olmadı ne olduğunun. Üzerimde sadece elbise vardı, başka bir obje kullanmadım. Sessiz bir yürüyüştü aslında.

 

Yeterli oldu mu sizce, anlaşıldı mı?

Bu benim için bir başlangıç. Devam ettirmeyi düşünüyorum. Ama bu elbiseyle değil artık başka bir elbiseyle yapacağım, siyah bir elbiseyle. Bu elbiseyi başka bir mekânda kullanabilirim, ama artık üstüme giyerek başka bir çalışma yapmayacağım. Üç yıldır kullanıyorum, artık ömrü doldu bence. Pek çok farklı etkinlikte kullandım. Video-art'ta da kullandım, o zaman yırtık değildi, 'Artakalanlar' diye bir video yapmıştım, 'Yatay Video'ydu onun adı da.

Sanatçı arkadaşlarınız nasıl karşıladı bu etkinliğinizi?

Bütün sanatçılar biraz şaşırdılar tabii, şok oldular yaptığım bu işe, desteklediklerini umuyorum, çoğu iyi bulduğunu, devam etmem gerektiğini söyledi. Böyle bir şey yapacağımı düşünmüyorlardı, ama amacımı anladılar, güzel sonuçlar aldım.

 

Yaptığınız 'video-art'tan bahseder misiniz, nasıl bir hazırlık süreci vardı?

Video-art'ta ben aslında farkında olmadan kadın monoloğuna başlamıştım, adı öyle değildi, üç yıl önceki beyaz elbiseli video-art'ta da kendim bir performans yapmıştım. Video-art'ta başkasını model olarak kullanabilirsiniz, figüran da kullanabilirsiniz, erkek, kadın, çocuk olabilir, ama ben kendim yaptım o videoyu. Kendim kurguladım, kendim oynadım. Bir kadının geçmişine dair bütün düşünceleri, aslında 'monologları' var, kavanozlarda işler vardı, bir Frida, bir çığlık atan çocuk, bir asker vardı, benim kendi saçlarım vardı, bir fatura vardı. Orada da artakalanlar diye yazı yazıyorum ve bir sığınakta çekim oldu. 'Yaşamdan artakalan' aslında, kırk yaşına kadar, otuza kadar yaşamışsın, ondan sana kalanlar, aslında tencerenin dibindeki kazıntılar gibi. Sende kalan şeyler, ne kalmışsa. Orada da mekân beni çok etkilemişti, mekânda o sitede yaşayan insanların attığı bir tüp var, yatak var, puset, bisiklet, yaşama dair ne varsa, oraya atılmış, sığınmacı evi gibi... Yaşadığım sitenin sığınağıydı... Işıksız bir ortamdı. Kullanılmış, yaşamdan kalan eşyaların çekimiydi.

O zaman işte farkında olmadan kadın monologlarına başlamışım. 'Yatay fikirler'de de yine beyaz elbiseliyim, beni biri bağlıyor, iki video üst üste montajlı. Orada da bir kadının esir alınması vardı. Üç dört yıldır ele alıyorum kadın meselesini. Daha önceki işlerimin hepsinde yok kadın meselesi, mitoloji vardı. Minyatürden resme geçiş dönemindeydim.

 

Tam olarak karar verdiğiniz bir an oldu mu kadın meselesini ele almaya?

Bu konuyla ilgili hâlâ kendimi çözmeye çalışıyorum, işlerimi yaparken bazen geriye dönüyorum, kadın monoloğu olarak düşenmesem de kadın meselesini ele almıştım. Ben bunu yapmalıyım diye gitmiyor her zaman işler, bazen işi yaparken sonradan o işe isim buluyorsunuz. Duygusal bir kadın olduğum için sosyal yaşamda, hem içindeyim, hem dışındayım ve çok etkileniyorum. Orada mesele neyse onun üzerine gitmek istiyorum, kadına yönelik şiddet, çocuk gelinler... İlla şiddeti ele alacağım da demiyorum, ama gizli göndermeler yapıyorum. Malzemem çok, yaşanmışlığım üzerinden de malzemem var. Ben hiç şiddet görmedim bu güne kadar, ama çevremden çok etkileniyorum.

 

Kadın konusuyla öncesinde hiç ilginiz oldu mu, resim dışında?

Bu dönem bir kadın çalıştayında yer almıştım, bir projede yer alan bir arkadaşım bizi Mersin'de yerel anlamda bir çalışmaya çağırmıştı. Kadın kolektifi olarak bir çalışmamız olmuştu. Biz kendimize isim vermedik, aramızda Suriyeli ressam bir kadın da vardı, bir psikoloji öğrencisi vardı, yedi kişilik bir gruptuk. Kadın çalıştayı olarak bir projeye destek olmuştuk. O an herkes bir üretimde bulundu. Farklı kadınların bir araya geldiği bir etkinlikti.

 

Bundan sonrası için programınız nedir, kadın meselelerine yer vermeye devam edecek misiniz?

İstanbul'daki atölyemde çalışmalarımı yürütüyorum, Mersin'e de gidip geliyorum ama daha çok İstanbul'dan çalışacağım. Performanslarla, video işleriyle, farklı disiplinlerde bu konuya değinmeye devam edeceğim. Ana başlığım kadın monologları, ama konular değişebilir. Kadınların yaşadığı sorunlar değişiyor, kadına şiddet olabilir mesela.

 

Kadın sanatçı olmak nasıl bir şey sizce?

Kadın olmak başlıbaşına zor zaten. Tek başına zorlanıyorsun, mücadele ediyorsun, direniyorsun.

Kadın sanatçı olmak daha da zor, ataerkil bir toplumuz, erkek her konuda kendine daha fazla zaman ayırabiliyor. Kadının yükümlülüğü daha fazla. İş yaşamı, sosyal yaşam, ev, artı kadın olarak sanat piyasasına girmenin zor olduğunu düşünüyorum. Farklı işler yaparak ses getirmen gerekiyor. Tabii ki mücadelemden de vaz geçmiyorum, iyi ki kadın olarak dünyaya gelmişim diyorum, meselelerin peşinden de korkmadan, cesurca gitmeye çalışıyorum kendi çapımda.

 

Zaman ayırdığınız için teşekkürler, çalışmalarınızda kolaylıklar dileriz...

Teşekkür ederim, size de kolaylıklar dilerim.

ALİYE ALTUNBİLEK KİMDİR?

Nevşehir'de dünyaya gelen Aliye Altunbilek, ilk, orta ve lise eğitimini Kayseri'de tamamladıktan sonra 2002 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun oldu. Lisans eğitimini minyatür üzerine yapan Altunbilek, resim alanında üretimlerini sürdürüyor. Bir yandan çeşitli kurumlarda resim eğitimi vermeye devam eden Altunbilek, çalışmalarında farklı disiplinlerden yararlanmayı tercih ediyor.

Kadın sorunlarına ve kadının toplumdaki durumuna dikkat çekmeyi amaçlayan Altunbilek'in "Kadın Monologları - Düzensiz Düşünceler" adlı çalışması, aynı zamanda yedinci kişisel sergisi. Tümüyle kadın temalı, 13 tablodan oluşan sergi, geçtiğimiz yılın Ekim ayında Mersin'de gerçekleştirildi. Sergide öne çıkan beyaz elbise ve kırmızı iç çamaşırı, toplumun kadına yüklediği rollerin çarpıklığına ve kadını kişiliğinden soyutlayarak onu bir meta haline getiren anlaşıya dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Bugüne kadar pek çok kişisel ve karma sergide yer alan Aliye Altunbilek, bundan sonraki çalışmalarında kadın sorunları konusunda farkındalık yaratmaya devam edeceğini belirtiyor.

 

 

(Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 60, Nisan 2019)