Kamu Politikaları ve

Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Veri

 

Kamu politikaları düzenlenirken, karar verme aşamasında elde bulunan verilerin toplumsal cinsiyete duyarlı verilerden (TCDV) oluşması oldukça önemlidir. Bu veriler bir yandan karar alıcıların, kadınların toplumsal yaşamda, çalışma yaşamında, eğitim, siyaset dünyası ve diğer alanlarda eşit koşullardan ne kadar uzak olduklarını görmelerini kolaylaştırırken diğer yandan kamu politikaları geliştirme sürecinde karar alıcıların nelere dikkat etmeleri gerektiğini de ortaya koymaktadır. Ancak çoğu zaman cinsiyet körü veriler aracılığıyla kamu politikalarına ilişkin kararlar alınmaktadır. Oysa toplumsal cinsiyete duyarlı veriler aracılığıyla üretilecek kamu politikaları sorunun çözümünde de sağlıklı yöntemler bulunmasını sağlayacaktır. Akademisyen Alev Aslan Aras, toplumsal cinsiyete duyarlı veri toplamanın önemini ve sonuçlarını yazdı.

Alev Aslan Aras*

Feminist yazarlar, toplumsal cinsiyet kavramını kadınlar ve erkekler arasındaki güç ilişkilerini ve eşitsizlikleri açıklamada kullanırlar. Bu kavram “biyolojik cinsiyetten farklı olarak, kadınla erkeğin sosyal ve kültürel açıdan tanımlanmasını, toplumların bu iki cinsi birbirinden ayırt etme biçimini, onlara verdiği toplumsal rolleri” anlatmak amacıyla kullanılır (Ecevit vd., 2011:4). Veri ise  “bir araştırmada, bir tartışmada, bir akıl yürütmede sonuca ulaşabilmek için gereken ilk bilgi” anlamına gelir.  Bilgi, her anlamda bir iktidar meselesidir. Bilgiyi kimin ürettiğinden, ne amaçla kullanıldığına kadar tüm süreci iktidardan bağımsız düşünmek mümkün değildir. Tıpkı bilgi ve veri gibi, toplumsal cinsiyet de iktidar meselesi ile yakından ilişkilidir. Bu noktada şu sorular sorulabilir: “Veri”yi toplumsal cinsiyet perspektifinden okumanın politika ile bir ilişkisi var mıdır? Ya da “veri”ye böylesi bir perspektifle yaklaşmanın sağlayabileceği yararlar nelerdir?

 

Toplumsal cinsiyete duyarlı veri ne demek?

“Toplumsal cinsiyete duyarlı veri (TCDV), kadınlara ve erkeklere yüklenen görevlerin, sorumlulukların ve rollerin farkında olarak, her iki cinsiyetin toplum içinde konumlandırma biçimleri bilinerek ve bunların kadınlar aleyhine yarattığı dezavantajlar hesaba katılarak veri toplanması, analiz edilmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesi süreci olarak tanımlanabilir.” (Şener, Demirdirek, 2014:12).

Verinin toplumsal cinsiyete duyarlı olmaması bazı olumsuz sonuçlar doğurabilir ve hâlihazırda dezavantajlı bir grup olarak kadınları daha da dezavantajlı bir konuma sürükleyebilir. Oysa, verinin toplumsal cinsiyete duyarlı olması tam aksine kadınlar açısından çeşitli olumlu değişimlerin önünü açacaktır. Kamu politikaları çeşitli biçimlerde tanımlanabilir. Ancak en kısa ifadeyle “devletin yapmak istedikleri ve yapmak istemedikleridir”.  Anderson’a göre bu kavram devletin bir amaç uğruna gerçekleştirilen eylem tarzını tanımlar (1994). Kamu politikalarına karar verme aşamasında ise etkin olan iki temel gruptan söz edilebilir.  Bu gruplardan ilki baskı grupları, ikincisi ise karar vericilerdir. Baskı grupları, devleti etkilemek ve pazarlık yapmak koşuluyla faaliyetlerini sürdürürken, hem seçilmiş hem de atanmış politikacı, bürokrat ve diğerleri devlet içinde kamu politikası faaliyetlerini gerçekleştirmekle yükümlüdür (Hıll, 1997). Dolayısıyla kamu politikalarında karar vericiler ve onları etkileyen grupların varlığından söz edilebilir. Bu iki grubun da toplumsal cinsiyete dayalı veriye sahip olması kamu politikalarının daha eşitlikçi bir anlayışla gerçekleştirilmesi açısından önemlidir. Karar verme ve bu kararları etkileme sürecinde gerçekleştirilen araştırma ve incelemelerdeki verinin toplumsal cinsiyete duyarlı olması, karar vericilerin cinsiyet değişkenini göz önünde bulundurarak düzenlemeler yapmaları açısından önemli bir adımdır. Eğitimden işgücüne, kamusal katılımdan sağlık hizmetlerine kadar çok sayıda alan kamu politikaları ile ilişkilidir. Bütün bu alanlarda dezavantajlı bir grup olarak kadınlara yönelik planlamaların “eşitlik” ilkesi çerçevesinde yerine getirilmesi ise toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında çok önemlidir. Aksi bir durum ise diğer alanlarda dezavantajlı kılınan bir grup olarak kadınları “kamu politikaları” alanında da ikincil kılacaktır.

 

Cinsiyet körü olmayan kamu politikaları

Kamu politikaları planlanırken cinsiyet körü olmayan veriye neden ihtiyaç duyulduğu, somut bir örnekle açıklanabilir. Örneğin eğitim alanındaki verilere bakıldığında, kız çocuklarının öğrenim gördükleri psikolojik ortama dair derlenmiş sistematik bir verinin olmadığı görülecektir.  Oysa bir psikolojik ortam olarak okul, sadece öğrenme süreçleri bağlamında değil, tırnaklar, saçlar, giysiler, arkadaş ilişkileri gibi konular başta olmak üzere çok sayıda konuda otoritenin kontrolüne tabi bir alandır.  Bu ortamda erkek öğrencilere nazaran daha fazla mercek altında tutulan kız öğrencilerin, giyimleri, ses tonları ve davranışları konusunda daha dikkatli olmak durumunda kaldıkları ve çoğu zaman dikkatleri üzerlerine çekmemek adına soru sorma, tartışma gibi davranışlardan uzaklaştıkları görülür. Bu durum kız çocuklarını bir yandan toplumsal cinsiyet rollerine uygun davranmaya iterken diğer yandan yetkin öğrenme yöntemlerinden de uzaklaşmalarına yol açar  (Acar, Ayata, Varoğlu, 1999). Kız çocuklarının öğrenim gördükleri psikolojik ortama dair sistematik verinin yokluğu bu konuda ortaya konulabilecek kamu politikaları için gerekli olan temel bilgi eksikliğine yol açmıştır. Dolayısıyla bu basit ama önemli örnek dahi cinsiyete duyarlı verinin önemini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.

 

Cinsiyete duyarlı veri kadınları görünür kılar

“Veri”nin toplumsal cinsiyet perspektifinden okunmasının politika ile bağı da bu noktada görünür hale gelir. Toplumsal cinsiyete duyarlı veri üretimi, toplumsal cinsiyete duyarlı politika geliştirmede çok önemli bir basamaktır. Toplumsal cinsiyete duyarlı politika  “farklılıkları göz önüne alarak, bu farklılıkların ve çıkarların neden olduğu gereksinimlere duyarlı ve uzun vadede cinsler arası eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlayan politikalar üretmeyi amaçlayan bir bakış açısını ifade” eder (Sumbas, 2013: 33). Bu sayede cinsiyetler arasındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına odaklanan bir politika anlayışı ortaya çıkar.

Şener ve Demirdirek1 TCDV’ye neden ihtiyaç duyulduğunu şu başlıklar altında toplamışlardır:

1. Veri cinsiyet açısından “nötr” değildir. Cinsiyet körü verinin kadın ve erkek deneyimi arasındaki farkı görmesi mümkün değildir.

2. Cinsiyete duyarlı veri kadınları görünür kılmada önemlidir.

3. Kamu politikalarının kadınları ve erkekleri eşit etkilediği düşünülür. Kamunun vergi, sosyal güvenlik ve sosyal hizmet politikaları kadınları ve erkekleri farklı biçimlerde etkilemekte ve bu farklılık verilerin cinsiyete duyarlı toplanması ile görünürlük kazanabilmektedir.

4. Kamusal hizmetlerden de kadın ve erkeklerin eşit faydalandıkları düşünülür ancak her alanda kaynakların çoğunun erkeklerin elinde olduğu düşünüldüğünde, hizmetlerden faydalanmanın da eşit olmadığı görülecektir.

 

Veri toplama aşamasında alınabilecek önlemler

Dolayısıyla kamu politikalarında eşitliğin sağlanabilmesi aynı zamanda verinin toplumsal cinsiyete duyarlı olması ile çözüme kavuşabilir. Bunun için verinin cinsiyet körü olmaması yönünde çeşitli önlemler alınmalı ve veri toplama aşamasında bu konuya daha büyük özen gösterilmelidir. Bu konuda Şener ve Demirdirek’in önerileri ise şu şekildedir:

1. Sosyo-ekonomik haritalandırma, çalışılan bölgede kadınlar arası farklılıkların belirlenmesi.

2. Veri toplama araçlarının cinsiyete duyarlı bir biçimde tasarlanması.

3. Kullanılan dilin cinsiyete duyarlı olması.

4. Veri toplayacak kişilerin cinsiyet eşitliğini içselleştirmesi ve kadın bakış açısına sahip olması, kadınlarla çalışma konusunda deneyim sahibi olması.

Bu öneriler doğrultusunda hazırlanacak bir araştırma TCDV toplanmasında araştırmacılar için yol gösterici olacaktır. Sonuç olarak, toplumsal cinsiyete duyarlı veriye dayanılarak kamu politikalarının geliştirilmesi kadınların toplumsal yaşamda, çalışma yaşamında, eğitim, siyaset dünyası ve diğer alanlarda eşit koşullara ulaşabilmeleri açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu anlamda toplumsal cinsiyete duyarlı veri üretiminin artırılması, bu yönde eğitici ve teşvik edici faaliyetlerin yürütülmesi konusunda üniversitelere de büyük bir sorumluluk düştüğü unutulmamalıdır.

 

1 TCDV toplama da ne tür bir yolun izlenmesi gerektiğine dair detaylı bir okuma için Şener ve Demirdirek’in çalışmasına başvurulabilir. Bkz.  Şener, Ülker; Demirdirek, Hülya (2014) Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Veri Çalışması, TEPAV

* Dr., İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü

 

Kaynakça

Anderson, J. (1994). Public Policymaking - An Introduction, Second Edition, Houghton Mifflin Company, Boston.

Hill, M. (1997) The Policy Process In The Modern State, London, Prentice Hall, s.110.

Sumbas, A. (2013) Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Politika Yaklaşımı Çerçevesinde Türkiye'de Belediyelerin Hukuksal ve Siyasal Durumları, Hacettepe Hukuk Fak. Derg.

Şener, Ü.; Demirdirek, H. (2014) Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Veri Çalışması, TEPAV

 

(Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 60, Nisan 2019)