• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Herkesle bir araya geleceğiz

DİSK’in Yeni Genel Başkanı Erol Ekici, işçi konfederasyonlarının tabelada birleşmese de işçi hakları doğrultusunda ortak mücadele edeceklerinden emin.

21.02.2012

Olcay Büyüktaş Akça

Çalışma yaşamının pek çok alanını ilgilendiren bir dizi düzenleme ve toplantının ortasında hem 14. Genel Kurulu’nu yapan hem de kuruluşunun 45. yıldönümünü kutlayan DİSK, genel kurulda yaptığı birlik ve bir araya gelerek daha güçlü ses olma çağrısını her fırsatta yenilemekte de daha gür bir şekilde ortaya koymakta da kararlı.

Genel kurul öncesi bir konsensusla başkanlığa aday olan ve genel kurulda da DİSK’in yeni başkanı seçilen Genel-İş’in iki dönemdir başkanlığını yapan Erol Ekici, emek kesimindeki muhalefetin ortaklaşmasından Sendikalar Yasası’na, sendikalara dayatılan baraj sorunundan işkolu sayısına, kıdem tazminatından grev yasaklarına, ülkenin gündemindeki sorularımızı yanıtladı. Özetle şöyle:

Yasaksız sendikacılık istiyoruz

Kurulduğumuz günden itibaren de, 12 Eylül darbesi sonrasında yeniden faaliyete başladığımız 1991’den beri yasaksız, barajsız bir çalışma yaşamı hedefliyoruz. Son yapılan üçlü danışma kurulunda bakanlıkla ne baraj, ne noter yerine e-devlet, ne denetim kurullarının devre dışı bırakılması ne de genel merkez ve şube sayılarının yasayla belirlenmesi konularında anlaşmamıştık.

DİSK olarak yasakların olmadığı, ILO normlarının Avrupa’da uygulandığı gibi uygulandığı, yasakların kalktığı bir sendikal yaşam hedefliyoruz. Bunu dün de söylüyorduk bugün de söylüyoruz; yasaklar kalkana kadar da söyleyeceğiz.

Taşeronlaşma varsa baraj aşılamaz

Özelleştirme ve taşeronlaşmanın bu kadar yaygın olduğu bir ekonomide, sendikalar baraj sorununu aşamaz. Baraj değil yüzde 3, yüzde bir bile olsa sıkıntı yaratır. Kamunun yapacağı hizmetlerin, eğitimin, sağlığın, genel hizmetler işkolundaki hizmetlerin taşerona verilmesi örgütlenmenin en büyük engeli. Baraj yüzde 3’e iniyor, ama işkolu azalıyor. Bazı işkollarında baraj yüzde 24’e kadar çıkıyor.

Nasıl 12 Eylül referandumunda halk kandırılmışsa, “herkes istediği sendikaya üye olabilir, herkese toplusözleşme, grev, sendika hakkı veriyoruz” diyerek yola çıktılar ve bir bölümü yetmez ama evet diyenler, kimisi AKP demokrasi getirecek diyenlerle istedikleri sonucu aldılar. Ama gördük ki orada sadece hedefledikleri bir şey vardı, pek çok kurumu ele geçirmişlerdi, ele geçirmek istedikleri yalnız yargı kalmıştı... Onu ele geçirmek için de birkaç garnitür olarak koydukları şeyle yargıyı da ele geçirdiler...

Şimdi çalışma yaşamında 30 yıldır değiştirilmeyen, kaldırılmayan şeyleri kaldırıyoruz, dokunulmayanlara dokunuyoruz diyorlar, ama kaldırdıkları hiçbir şey yok. Tam tersine, 30 yıldır kalan yasaklar, barajlar meşrulaştırılmak isteniyor. Yüzde 3’e indirdik diyor, yüzde 7’lik fark var, siz de biraz becerikli olun örgütleyin diyor. 1978’den beri belediye işçisiyim. Biz Eminönü’nde 85-96 arası çalışırken orada çalışan insan sayısı 876 idi. Fatih Belediyesi’nde çalışan sayısı 1600 idi. Şimdi ikisi tek belediyeye dönüştü, çalışan insan sayısı 224... Taşeron sayısı 3000-3500’de...

Yine de bir değil 5-10 taşeronun olduğu yerde örgütlenmek için kolları sıvadık... Yüzde 10 işkolu baraj ve yüzde 50+1 de yok, ama şu sorun var. Bakanlığa yazıları gönderdik. Herhangi bir taşeron, Fatih Belediyesi’nin işini alan bir şirket yöneticisi 500 kişi adına yetki istemiş, ama bu yetki tespitine itiraz ediyorum dediğinde, bakanlık bunu işleme koyuyor ve hukuk süreci başlıyor... Barajları aşman yetmiyor.

Yerel mahkeme yetmiyor, Yargıtay’a gidiyor, o da yetmiyor, Hukuk Genel Kurulu’na kadar gidiyor. Bu süreç en iyi ihtimalle üç yıl sürüyor. İhaleler bir yıllığına yapıldığına göre, bu süreçle bizim yetki alma şansımız var mı yok... Hukuk süreci bitene kadar ne şirket kalıyor ne de onun çalışanı...

Belki yüzde yüz değil ama uzlaşacağız...

Şimdi diyorlar ki beş yıl öteledik, biraz becerikli olsunlar da örgütlensinler. Sendikaların bir bölümü barajı aşamayınca da “bunlar beceriksiz, insanlar sendikalara ilgi duymuyor, madem böyle bir durum var sendikalar da gitsin” söylemi ile karşımıza çıkacaklar... Yandaş sendikaları bırakacaklar. Avrupa’ya da becerikli, iyi sendikacılık yapan sendikalar da var diyecekler...Öncelikle.. sendikalar olarak farklı yerlerde durabiliriz. DİSK farklı bir yerde Türk-İş, Hak-İş farklı yerlerde olabilir. Ama ortak olduğumuz noktalar da illa ki var...Kıdem tazminatı, istihdam büroları ve benzerleri yalnız DİSK üyelerinin mi sorunu... Tabelalar farklı olsa da saldırılar aynı. Biz özel istihdam büroları, kıdem tazminatının kaldırılması, taşeronlaşmaya karşı, belki yüzde 3 barajında Türk-İş’le anlaşamayabiliriz, ama diğer bu sorunlarda ortak mücadele etmenin yollarını bulmalıyız. Çünkü başka şansımız yok. Belki bu uzlaşma, konfederasyonlar arasında, tepede olmayacak, ama inanıyorum ki tabanda olacak.

Türk-İş’in tabanında, zaten 10 sendikada rahatsızlık var. Belki yüzde yüz uzlaşamayacağız, ama uzlaşacağız, belki saldırıların yüzde 100’ünü püskürtemeyeceğiz, sihirli değnek yok, ama toplumu bilinçledirmede yapılanların, emeğin değersizleştirilmesi, çalışma yaşamının kuralsızlaştırılmasına yönelik AKP iktidarının attığı adımları anlatmalıyız. İnandırdığımız ölçüde de mücadeleye seferber etmek zorundayız...

Pratik mücadele içinde hiç kimseyi ayırmadan, demokrasi isteyenler, hak isteyenler, adalet isteyenler, özgürlük, barış, aş, iş, emeğiyle insanca yaşamak isteyenler, bu ülkede güvenli bir gelecek, güvenli bir çalışma yaşamı isteyen herkesle bu mücadeleyi ortaklaştırmanın çabası içinde olacağız... Bunu büyük oranda da başaracağımıza inanıyorum...

KESK’le görüşeceğiz

Bunun için zaman yitirmeksizin çalışmalara başladık. Perşembe KESK’in yönetim kurulu ile bir araya geliyoruz. Ortaklaştırabileceğimiz noktalarda ortaklık sağlamak üzere kolları sıvayacağız... Türk-İş içinde oluşan hareketle de giderek bir birlikteliğe dönüşeceğine inanıyorum.

Demokrasinin ne kadar ileriye gittiğini gördük!

MİT içinde yaşanan bir bulanıklık var. KCK operasyonu ile başlayan belediye başkanları, avukatlar, KESK’e ulaşan sendikacılar.. bütün bu hengâmenin içinde bir savcı çıkıp diyor ki bu işin içinde bir durum var...

Genelkurmay Başkanı’nı olmayan bir darbe için yargılamayı hak buluyorsun, yargının bağımsız olduğunu savunup söz söyletmiyorsun, ama MİT Müsteşarı konu olunca feryatlar başlıyor. Diğer taraftan MİT Yasası apar topar çıkarılıyor ve müsteşarın ve diğer üst düzey görevlilerin ifade vermesi engelleniyor. Demokrasinin az da olsa olduğu ülkelerde böyle şeylerin yaşanması mümkün mü? Bu da bize demokrasinin ne kadar ileri gittiğini gösteriyor. Kazara da olsa biz bu kadar ileri bir demokrasi istemiyoruz...

Nasıl 80’li-90’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerden ve bir derin devletten söz edildiyse şimdi de AKP kendi derinini yaratıyor, kendi cinayetlerinin 50 yıl açığa çıkmayacağı bir yapılanmaya gittiğini görüyoruz.

Genel kurulda coşku yansıtıldı

Genel kurul aynı zamanda kuruluşmuzun 45. yıldönümü olduğu için bizi ve dışardaki dostlarımızı heyecanlandırdı. 46’ya yakın yabancı sendikacı dostumuz ve sendika temsilcisi katıldı. İki olay var basına da yansıyan: Maltepe işçileri ve arkadaşımızın başkanlık adaylığı... Maltepe işçilerinin tepkisini normal karşılıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da böyle karşıladığını düşünüyorum. Çünkü bu işçiler kendilerini ifade etmek için ender fırsat buluyorlar. Ancak kafa göz yaracaklar ki kendilerinden söz ettirebilsinler...

Kadın yönetici olamadı

Genel kurul öncesi Birleşik Metal-İş Sendikası’nda bir araya geldik ve nasıl bir yönetim olması gerektiğini konuştuk. Aslında biz de yönetimde kadın arkadaşların olmasını istiyorduk, ancak orada sağlanan konsensusta böyle bir adaylık söz konusu olmadı.

Orada bir uzlaşıya varıldı ve genel kurulda da orada belirlendiği gibi adaylıklar açıklandı.

Bir arkadaşımızın adaylığını açıklaması demokrasinin de gereği, ama daha önce konuşulmamıştı...

 

 

 

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi