• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Petkim İhalesinin çağrıştırdıkları.. (2) | Korkmaz İlkorur-Radikal

Belirttiğimiz gibi işimiz Petkim'i alanlar hakkında yorum yapmak değil. Yabancı sermayeye karşı ulusal güvenlik nedenleri ile yükselen küresel tartışma bize Petkim ihalesini çağrıştırdığı için yazıyoruz. İlk yazımızda, yabancı sermaye yatırımlarının gözden geçirilerek izne bağlanması düşüncesinin uzun yıllardan beri var olduğunu ancak kısıtlayıcı uygulamaların son yıllarda arttığını belirttik.

KORKMAZ İLKORUR
19.07.2007

Belirttiğimiz gibi işimiz Petkim'i alanlar hakkında yorum yapmak değil. Yabancı sermayeye karşı ulusal güvenlik nedenleri ile yükselen küresel tartışma bize Petkim ihalesini çağrıştırdığı için yazıyoruz. İlk yazımızda, yabancı sermaye yatırımlarının gözden geçirilerek izne bağlanması düşüncesinin uzun yıllardan beri var olduğunu ancak kısıtlayıcı uygulamaların son yıllarda arttığını belirttik. Bunun en büyük nedeninin, 'private equity' (özel sermaye) deki artışın yanı sıra, Rusya, Çin ve Ortadoğu ülkelerindeki likiditenin ve özellikle, gerek yatırım yaparken gerekse kullanımları sırasında hemen hemen hiçbir kurala bağlı olmayan ve otoritelerce birer 'kara kutu' olarak nitelendirilen Hazine Varlık Fonları'nın çığ gibi yükselmesi ve bunların ulusal güvenliği tehdit edici sektörleri hedefleme riski olduğunu vurguladık.

 

ABD,1980'li yıllardan beri yabancı sermayeyi gözlemleyeceği ve ona göre karar vereceği bir düzenlemeye sahip. Ancak, kısıtlayıcılık 2005'ten bu yana gözleniyor. Japonya, ulusal savunma teknolojilerine yabancı yatırımı kısıtlayıcı planlar yapıyor. Keza, Hindistan ve Çin. İtalya, geçenlerde Telecom Italia'dan pay almak isteyen Amerikan AT & T'ye kapıyı gösterdi. Fransızların korumacılıkları malum. Kanada, çok uzun süreden beri bir izin düzenlemesine sahip, Ancak, şu günlerde bu düzenlemeye bir ilave yapıp 'ulusal güvenlik' kriterini getirmek üzere çalışılıyor.

 

Bu arada, Almanya'da hükümet yalnızca Almanya'ya insan girişini değil, Alman şirketlerinde pay satın alınması maksadı ile gelen sermaye girişini de kontrol altına alıcı yeni düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Gazetelerde okuduğumuz kadarıyla ABD'nin veya Kanada'nınki gibi 'az işler' bir düzenleme Bayan Merkel'i kesmiyor ve daha sert düzenleme istiyorlar. Fakat, bu konunun küresel hassasiyetini de biliyorlar. Çok korumacı bir düzenlemenin Almanya'ya getireceği sıkıntıları biliyorlar. O nedenle daha henüz laftalar diyebiliriz. Ancak, niyet belli edip, bir şey yapmamakla ve gerçek niyetlerinin ne olduğunu açıklamamakla da Almanya'da yatırım yapmak isteyenleri havada bırakıyorlar. Bu da bir ayrı şikâyet konusu.

 

Şimdi gelelim Türkiye'ye. Önce şunu söyleyelim. Biz bu yazıları yabancı sermaye karşıtı olduğumuz ve yabancı sermayenin kısıtlanmasını savunmak için yazmıyoruz. Öncelikle, yabancı sermaye konusunda tüm dünyada yeni bir tartışma başladığı için Türkiye'nin de iyi düşünüp, iyi karar vermesi için bu tartışmaya katılması gereğini vurgulamak için yazıyoruz. Zira;

 

1)Türkiye'nin rasyonel seçimlere dayalı bir yabancı sermaye politikası hiçbir zaman olmamıştır. Türkiye, yabancı sermaye tutumunu (buna 'yabancı sermaye politikası' bile diyemeyiz) her zaman iki alandaki, yani, finansal kaynak ve teknoloji, açıklarını kapatmak için ihtiyaç duymuştur. Bunlar da doğru gerekçelerdir; ama, Kanada düzenlemelerinin benimsediği ne şekilde, acaba bu konularda bile 'net fayda' ne olmuştur? Biliniyor mu ? Daha da önemlisi, acaba bu konularda bile bir 'net fayda' tarifimiz var mıdır?

 

2) Küreselleşme, birçok şeyi hızla değiştirmektedir. Küreselleşmenin faydalarından yararlanmak, zararlarından korunmak bu yeni düzende Türkiye'nin nasıl bir yer ve rol alacağına bağlı bir husustur. Yabancı sermaye politikası bu maksimizasyon-minimizasyon sürecinin en önemli araç ve süreçlerinden bir tanesidir. Dolayısı ile, yalnızca, 'gelsin paralar, kapansın açıklar' türünden bir maksat ve 'ne bulursak kim parayı bastırırsa ona babalar gibi satarız' yaklaşımı ile yabancı sermaye politikası oluşturulmamalıdır.

 

3) İşin ucu gene geliyor gidiyor yabancı sermaye politikamızı iyi düzenlemeler ile belirlememiz gereğine dayanıyor. Bu, hem kendimiz için hem dış dünya için çok önemli. Zira, iyi belirlenmiş ve benimsenmiş bir yabancı sermaye politikası içerdeki tartışmaları asgari düzeye çekecektir. Kime satıldı, kim aldı, doğru dürüst adamlar mı aldı, yoksa karapara aklayıcıları mı? Özellikle, özelleştirmelere açıklık gelir. 'Parayı bastıran, düdüğü çalar' tipi uygulamalar kalkar. Dışarısı için de iyi olur. Zira, herkes ne kadar liberal olduğunu iddia ederse etsin ticarette de, sermaye alışverişinde de korumacılık şu veya bu derecede hep olmuştur. Dolayısı ile, dünya korumacılık ile birlikte yaşayabilir. Ama, önemli olan kural olmasıdır. Kimse, 'dün dündür, bugün bugündür' zihniyeti ile iş yapmak istememektedir.

Kaynak: RADİKAL GAZETESİ