• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

GÜNDEM; EMEĞE SALDIRI POLİTİKALARI...

Petrol-İş Sendikası 27. Dönem 2. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplandı

Petrol-İş Sendikası 27. Dönem 2. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu 23 Mayıs'da, Girne'de Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın açılış konuşması ile başladı. Konuşmasında hükümetin ulusal istihdam stratejisi ile emek düşmanı politikaları yoğunlaştırdığını ifade eden Genel Başkanımız,  Petrol-İş'in  Eti Maden, TPAO ve BOTAŞ'ta özelleştirmelere karşı mücadelesinin süreceğinin altını çizdi.  Mersin'de Şişe Cam Grubu'na bağlı Soda, Kromsan ve Tuz İşletmeleri'nde başlayan grevin başarısı için sendikanın tüm gücünü seferber edeceğine de vurgu yaptı. Genişletilmiş Başkanlar Kurulu iki gün sürdü.

23.05.2012

Petrol-İş Sendikası'nın 27. Dönem 2. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, KKTC - Girne'de Turizm Emekçileri Sendikası'nın KKTC Vakıflar İdaresi'nden devir alarak işlettiği Dome Hotel'de yapıldı. Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'na Dev-İş Genel Başkanı Mehmet Seyis, Türksen Federasyonu Genel Başkanı Arslan Bıçaklı, Turizm Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Bayram Karaman ile diğer sendikaların temsilcileri de katılarak, Kıbrıs'taki ekonomik, siyasi, sosyal gelişmeler, KKTC'de başlayan özelleştirmeler, taşeronlaştırma politikaları ve KKTC'deki sendikal hareketin durumuyla ilgili olarak Genişletilmiş Başkanlar Kurulu üyelerini bilgilendirdiler, KKTC ile ilgili soruları yanıtladılar. Dünyada ve Türkiye'deki siyasi, sosyal, ekonomik gelişmelerin, Bor madenleri, TPAO ve BOTAŞ'ın özelleştirme girişimlerine karşı izlenecek politikaların değerlendirildiği Başkanlar Kurulunda, başta Ulusal İstihdam Stratejisi olmak üzere kıdem tazminatı, Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı gibi konular da tartışılarak izlenecek politiklar oluşturuldu. Hükümetin toplu sözleşme görüşmelerinde memurlara çok düşük oranlarda zam önerisini kabul etmeyerek 1 günlük greve çıkan kamu emekçilerinin grevini de selamlayan ve dayanışma duyguları ileten Başkanlar Kurulu, siyasi iktidarın emeğe saldırı politikalarına karşı tüm emek örgütlerini birlikte mücadeleye çağırdı.

 23 Mayıs'ta başlayan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nun açış konuşmasını yapan sendikamız Genel Başkanı Öztaşkın'ın konuşmasının tam metni ise şöyle:

"Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzun değerli üyeleri,

27. Dönem 2. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzu, ulusal istihdam stratejis ile açıkça ifade edilen  emek düşmanı politikaların yoğunlaştığı, en temel haklarımıza karşı yeni saldırıların gündeme geldiği bir dönemde topluyoruz. İşkolumuzda ise başta bor madenlerinde olmak üzere yeni özelleştirme uygulamaları gündemdedir, yasal düzenlemelerle örgütlü olduğumuz kamu kuruluşları TPAO ve BOTAŞ zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Sendikamızı, bu saldırılara karşı tüm örgütümüzle birlik ve beraberlik içerisinde mücadele etmemiz gereken zorlu bir dönem beklemektedir.

Değerli arkadaşlar,

Başta Avrupa'da olmak üzere dünyanın pekçok ülkesinde krize çare olarak sunulan kemer sıkma programlarının olumsuz sonuçları bir bir ortaya çıkmaktadır. Sermayenin çıkarları doğrultusunda uygulanan bu programlar, işsizlik ve yoksulluğu arttırmakta, ekonomileri daralma girdabına sokmaktadır.

Devletin ekonomideki rolünü küçülten, kamu harcamalarını kısmayı ve özelleştirmeleri öngören, ücretleri baskılayan, sosyal güvenliği tasfiye eden neo-liberal politikaların iflas etmesiyle dünya ekonomisi yeni bir batağa doğru sürüklenmektedir.

Talep yönlü ekonomi politikalarını gündeme almayan Yunanistan iflas etmiş, İngiltere ve İspanya resmen resesyona girmiş, Güney Avrupa ülkelerinin tamamının Avro'dan çıkması tartışılmaya başlanmıştır.

“Başka bir dünya” özlemi büyüyor

Faturayı ödemeye mahkum edilen Avrupa'nın emekçileri ise genel grevler, kitlesel eylemler ve işyerlerinde direnişlerle tavrını ortaya koymakta, seçimlerde bu politikalara imza atanları cezalandırmaktadır. Fransa ve Yunanistan'da yapılan seçimlerde emekçi halkın verdiği mesaj, dünyada coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs kutlamaları, İngiltere'de kamu emekçilerinin 24 saatlik grevi, “başka bir dünya” özleminin büyüdüğünü göstermektedir.

2011 yılında ise küresel işsizlik oranının % 6, işsiz sayısının  196 milyon kişiye ulaştığını tespit eden ILO, kamu harcamalarının arttırılmasını ve talebin canlandırılmasını kapsayan genişletici ekonomi politikalarını daha yüksek sesle dile getirmeye başlamıştır. Bu politiklarda birçok sektörde devletin rolü ve önemi tekrar hatırlanmakta, öne çıkarılmaktadır.

Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçilerden yana, kaynakların ve gelirin adilce paylaşıldığı yeni bir düzen, açık bir alternatif olarak giderek güç kazanmaktadır. Bu alternatifin küresel anlamda en önemli taşıyıcısı ise kuşkusuz sendikal hareket olacaktır.

Küresel sendikaların birleşmelerini önemsiyoruz

Küresel anlamda sendikal hareket silkinmek ve güç toplamak zorundadır. Bu doğrultuda, üyesi olduğumuz Avrupa Enerji ve Kimya İşçileri Federasyonu (EMCEF), Avrupa Metal İşçileri Federasyonu EMF ve Avrupa Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu'nun (ETUC:TCL) güçlerini birleştirerek Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu'nu oluşturmalarını önemsiyoruz. Benzer şekilde, yine üyesi bulunduğumuz Uluslararası Kimya Enerji ve Maden İşçileri Federasyonu (ICEM), Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF) ve Uluslararası Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF), Haziran ayında birleşerek küresel sanayi federasyonunu kuracaklardır.

Güçlerini birleştirmeyen, küresel ve yerel anlamda dayanışmayı yükseltmeyen, ortak mücadele edemeyen bir sendikal anlayışın başarılı olamayacağını biliyor ve etkili bir sendikal hareketin bu gerçeğin bilinciyle hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Komşumuz Suriye'ye yönelik emperyalist kuşatma sıkılaşmakta, bir diğer komşumuz Irak'ın ise petrol gelirleri nedeniyle parçalanması ihtimali artmaktadır. Bölgede yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin sorumlu, bağımsız, barışçı ve diyaloğu öne çıkaran bir dış politika çizgisi izlemesini zorunlu kılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde asklerimizin şehit olması, Uludere'de 34 vatandaşımızı kaybettiğimiz katliam ile ilgili yeni iddiaların ortaya çıkması ve başta KCK olmak üzere toplumsal uzlaşmayı zedeleyen “siyasileşmiş” soruşturmalar; hükümetin iç politikada da sorumlu ve toplumsal barıştan yana bir tavır sergilemesini gerektirmektedir.

Ancak hükümet, 4+4+4 düzenlemesinde de görüldüğü gibi, toplumsal uzlaşmanın sağlanmasını önemsememekte ve yasal düzenlemelere ilişkin farklı kesimlerin talep ve eleştirilerini dikkate almamaktadır. Ülkemizde çocuklarımızın geleceğini ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren eğitim başlığının, bazı siyasi hesaplarla ele alınamayacağı açıktır. Türkiye'nin en öncelikli konusu olan toplumsal barışın tesisi ve Kürt sorununun çözümünde gecikmenin faturasını ise gençlerimiz ödemektedir.

Anayasa çalışmalarının yeni bir aşamaya geldiği günlerde hükümetin, sorumlu davranması, kutuplaştırıcı değil toplumsal konsensüsü sağlayacak adımlar atması gerekmektedir. Toplumsal muhalefete yönelik baskıların arttığı, farklı seslere kulak verilmeyen bir siyasi atmosferin, daha demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa'nın hazırlanmasını engelleyeceği bilinen bir gerçektir. Bu durum ülkemizin demokratikleşmesi ve toplumsal barışın sağlanması konusundaki düzenlemeleri de geciktirecektir.

Buna karşılık, konu emek düşmanı düzenlemeler ve özelleştirmeler olduğunda hükümetin yürütme ve yasama faaliyetlerini hızlı bir şekilde gündemine aldığı da görülmektedir.

Eti Maden, TPAO ve BOTAŞ'da özelleştirme girişimlerine karşı mücadelemiz sürecek

Yıllardır özel sektöre devredilmek istenen bor madenlerimiz,  2840 Sayılı Yasa'da yapılacak değişiklikle yerli ve yabancı sermayenin kullanımına verilmeye çalışılmaktadır. Devlet adına ve kamu yararı doğrultusunda bor madenlerimizi işleten ve bor kimyasalları üreten Eti Maden'de örgütlü olan Sendikamız, 2840 Sayılı Yasa'daki değişikliğe karşıdır. 2840 Sayılı Yasa'da değişiklik öngören Tasarı derhal geri çekilmelidir.

Petrol-İş; stratejik servetimiz bor madenlerinin “hizmet alımı” adı altında özelleştirilmesine karşı, gerek eylemlilik gerek de kamuoyu oluşturulması noktasında mücadelesini sürdürecektir.

Bir diğer stratejik sektörde ise yeni bir yasa tasarısı gündeme getirilmiştir. Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan Yeni Petrol Kanunu Tasarısı şeffaf bir şekilde hazırlanmamış ve uzun süre gizli tutulmuştur.

Sendikamız, 1954 yılından bu yana kamu yararına “milli menfaatlerimiz” doğrultusunda faaliyet gösteren milli şirketimiz TPAO'nun petrol sektöründeki varlığının korunmasını istemekte ve gerek yeni Petrol Kanunu gerekse diğer mevzuat değişikliklerinde TPAO'nun varlığının zayıflatılmasına ve/veya özelleştirilmesine yol açacak düzenlemelere karşı olduğunu belirtmektedir.

Milli şirketimiz TPAO'nun entegre bir yapıya kavuşturularak güçlendirilmesi, diğer kamu kuruluşu BOTAŞ ile birleştirilmesi ve ülkemizde kamu eliyle etkin bir petrol ve doğalgaz arama, geliştirme ve üretim stratejisinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Ancak hükümet, 4646 Sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına ilişkin bir tasarıyı da gündemine almıştır. Bu sektörde faaliyet gösteren BOTAŞ'ın taşımacılık ve ticaret faaliyeti yürüten iki şirkete parçalanması öngörülmekte ve doğalgaz alanında serbestleşmenin arttırılması hedeflenmektedir.

AKP hükümeti, kaynak savaşlarının konusu olan petrol ve doğalgazda devletin inisiyatifini zayıflatacak ve kamu varlığını ortadan kaldıracak her türlü düzenlemeden ve özelleştirme uygulamasından uzak durmalıdır.

Değerli arkadaşlar,

Hükümetin öncelikli gündem maddelerinden birisi de ulusal istihdam stratejisinin yasal düzenlemelerle hayata geçirilmesidir. Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı'na göre, 2012 yılı içerisinde kıdem tazminatı fonunun kurulması, “kiralık işçi” uygulaması, esnek ve taşeron çalışmayı kolaylaştıracak yasal değişikliklerin yapılması hedeflenmektedir.

“İşsizlikle mücadele” amacını taşıdığı belirtilen Ulusal İstihdam Stratejisi'nin atipik istihdam biçimlerini yaygınlaştıracağı, güvencesiz, düşük ücretle ve taşeron çalışmanın önünü açacağı ve kayıtdışılığı körükleyeceği açıktır. Bu stratejiyle, işçi sınıfının elinde kalan son haklara göz dikilmiştir.

İstihdamda kalıcı artışlar sağlanamadan ekonominin yeniden yavaşladığı, enflasyonun arttığı, ücretlerde reel gerilemenin yaşandığı ve halkın büyük bir borç batağına saplandığı bir dönemde; tüm bu saldırılara karşı emekçilerin ayağa kalkmasından çekinen hükümetin, işçinin örgütlenmesini ve sendikal birliğin sağlanmasını istememesi doğaldır.

Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı beklentileri karşılamaktan uzak

Bu nedenle, 12 Eylül ile hesaplaşıldığı iddia edilirken, 12 Eylül'ün yasakçı zihniyetiyle hazırlanmış bir Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı gündeme getirilmiştir. Sendikalaşma oranı Türkiye genelinde % 5'lere, özel sektörde ise % 2'lere gerilemişken, söz konusu Yasa Tasarısı ILO’nun 98, 87, 135 ve 151  sayılı sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa Sosyal Şartı’na aykırıdır.

Tasarı, işçilerin sendikalara serbestçe üye olma özgürlüğünü siyasi otorite tarafından sıkı bir denetim altına alınmakta; sendikaların serbestçe kurulma ve birliklerini oluşturma, sendikaların faaliyetlerini özgürce belirleme, sendikaların toplu iş sözleşmesi faaliyetlerini serbest iradeleri ile yönetme, toplu iş sözleşmesi hakkının ayrılmaz parçası olan grev hakkını kullanma, işçilerin ve sendikalarının sınıfsal hak ve çıkarlarını kollama, hak, yetki ve özgürlüklerini ellerinden almaktadır. 

Petrol-İş Sendikası söz konusu tasarının, Türkiye'nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeler ile Avrupa Birliği temel insan hakları sözleşmelerine, Avrupa Birliği Sosyal Şartına uygun ve ülkemizin sendikal kültür ve deneyiminin de dikkate alınarak hazırlanmasını savunmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yasa çıkıncaya kadar işkolu barajındaki belirsizlik gerekçesiyle yetki tespit taleplerini bekletmesi demokratik temayüllere aykırı olduğu gibi, yasa tasarısının sendikalarca desteklenemesine yönelik tehdit anlamına da gelmektedir. Bakanlık, sendikalar kanun tasarısını yasalaşmasını beklemeden işkolu barajını acilen tek maddelik kanunla % 1'e indirilmeli ve sendikaların yetki tespit talepleri karşılanmalıdır.

Değerli arkadaşlar,

İşçi sınıfının birlik, mücadale ve dayanışma günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramı, önceki yıllara göre daha kitlesel ve coşkulu bir şekilde kutlanmıştır. Emeğe dönük saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde 1 Mayıs alanlarında işçi katılımının artması ve tüm aksi çabalara karşın sınıfın birliğinin sağlanması, sendikal hareket açısından umut verici olmuştur.

Petrol-İş Sendikası, SGBP üyesi diğer sendikalarla birlikte 1 Mayıs'ta mücadelenin ve kutlamaların ortaklaştırılması gerektiğini savunmuş ve bu doğrultuda alanlarda sınıfın birliğinin sağlanması yönünde tavır geliştirmiştir. Sendikamız ülkenin farklı illerinde kutlanan 1 Mayıs'lara şubeleri ile katılmış, kitlesel ve canlı kortejleriyle emeğe saldırı politikalarına karşı mücadele çağrısı yapmıştır.

Küresel dayanışma kadar yerel birliktelikleri de önemseyen Petrol-İş, önümüzdeki yıldan itibaren ise 1 Mayıs'ın diğer sendikalarla birlikte bir “Emek Haftası” şeklinde, bir haftaya yayılmış eylem ve etkinliklerle kutlanmasını hedeflemektedir.

Örgütlenme için tüm kaynaklarımızı seferber ediyoruz

İşçi hak ve çıkarlarına aykırı tüm uygulamalara karşı mücadele verilmesi, sendikal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için üstüne düşen sorumlulukları yerine getiren Petrol-İş, etkili bir sendikal mücadelenin ancak güçlü bir örgütlenmeyle verilebileceğinin farkındadır. Örgütlenme için tüm kaynaklarımızı seferber etmeyi ve yerelliklerde sonuç alıcı örgütlenme stratejileri geliştirmeyi sürdüreceğiz.

67 işyeri ve işletmede örgütlü olan sendikamızın toplu iş sözleşmeleri yıl boyunca devam etmektedir. İşyerlerinin içinde yer aldığı sektörler ile işyerinin özelliklerine ve ülke koşullarına göre her toplu iş sözleşmesi kendi koşul ve şartlarında imzalanmaktadır. İmzalanan toplu iş sözleşmelerinde genel olarak gerçekleşen enflasyon referans olarak alınmakta, istisnalar dışında tüm toplu iş sözleşmelerimiz enflasyonun üzerindeki ücret artışlarıyla imzalanmaktadır. Başarılı toplu iş sözleşmelerine rağmen ülkemizde uygulanan ucuz işçilik stratejilerinden dolayı ücretlerde ciddi reel artışlar olmamakta, bu durum üyelerimizin yaşam standartlarındaki yükselişi engellemektedir.

Emeğe saldırı politikalarını ancak ortak mücadele ile durdurabiliriz

Ülkemizde uygulanmakta olan kuralsız, güvencesiz, örgütsüz ve ucuz işgücü politikalarını tersine çevirmek ancak emeği temsil eden örgütlerin işbirliği, dayanışması ve ortak mücadelesi ile mümkündür. Bütün sendikaları, işçi ve memur sendikaları konfederasyonlarını, özellikle konfederasyonumuz Türk-İş'i tarihsel misyonunu yerine getirmeye davet ediyoruz. Başta kıdem tazminatı olmak üzere kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasının engellenmesi ve yeni kazanımları içeren taleplerin hayata geçirilmesi ancak böylesi ortak bir mücadeleyle mümkündür. Suni nedenlerle 1 Mayıs'ı bile ortak kutlayamayan sendikaların ve konfederasyonların yöneticilerinin şapkalarını önlerine koyarak düşünmelerini ve temsil ettikleri sınıfın çıkarlarını savunmak için sınıfsal mücadele vermelerini ümit ediyoruz.

Soda Grevinin başarısı için bütün gücümüzü seferber edeceğiz!

530 üyemizin örgütlü olduğu Şişecam'a bağlı Soda, Kromsan ve Tuz işletmelerinde 5 aydır sürdürdüğümüz toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ücret zammı, vardiya ve gece çalışma primi, sosyal paket ve ilk giriş ücretinde anlaşma sağlanamadığı için 18. 05. 2012 tarihinde greve çıkılmıştır. En son grevi 1991 yılında yaşadığımız bu işyerindeki grev, elbetteki bütün örgütümüzün grevidir. Soda, Kromsan ve Tuz İşletmeleri işçilerinin böylesine onurlu mücadelesi elbette başarıyla sonuçlanacaktır.  Grevin başarısı için örgütümüz bütün gücünü seferber edecektir.

Başkanlar Kurulu olarak grevdeki arkadaşlarımızı kutluyor, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz.

27. Dönem 2. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzun, emeğe saldırıların yoğunlaştığı günlerde sendikal mücadelenin ve dayanışmanın yükseltilmesine ve Petrol-İş'in faaliyetlerine katkı koymasını diliyor, Merkez Yönetim Kurulu adına saygılar sunuyorum."