• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Çalışma Ekonomisi Uzmanı – Gazeteci Dr. Atilla Özsever:

SGBP'yi zorlu bir süreç bekliyor

Çalışma Ekonomisi Uzmanı ve Gazeteci Dr. Atilla Özsever ile Türk-İş'in 21. Olağan Genel Kurulu ve Sendikal Güç Birliği Platformu'nun çıkışı üzerine konuştuk. Özsever, SGBP'yi "diri bir muhalefet" olarak nitelerken, esasen Türk-İş'in misyonunu tamamladığını düşünüyor. 

Petrol-İş WEB
19.12.2011

Petrol-İş WEB: Türk-İş Genel Kurulu’nu izlediniz, öncelikle genel kurul ile ilgili yapacağınız “genel” değerlendirmeleri alalım: Önceki genel kurullardan farklı, ayırt edici yönü, gündeminin karşılaştırılması vs. Sizce “sıradan” bir genel kurul muydu?

Atilla Özsever: 21. Genel Kurul da önceki genel kurullardan çok farklı değildi ancak bu kez daha diri bir muhalefetin olduğu görüldü. Öte yandan genel kurulda hükümet üyelerine yönelik tepki, büyük ölçüde muhalif kesimi temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformu’na (SGBP) bağlı delegelerle sınırlı kaldı. Hatta genel kurul salonun diğer tarafı zaman zaman bakanları alkışladı.

Sendikal Güç Birliği’nin Genel Kurul performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Güç Birliği adaylarının alabileceği destek konusu abartılmış mıydı?

Sendikal Güç Birliği Platformu, iyi bir performans sergiledi, tüm kongre boyunca tepki ve taleplerinde ısrarlı oldu. Özellikle kıdem tazminatı ile ilgili verdiği önerge ile fon dahil bu hakka yönelik saldırılara karşı genel greve gidileceğini açıkça ifade etmesi ve genel kurulda bunun oy birliği ile kabul edilmesi önemli bir başarı sayılmalıdır. Bununla birlikte önemli olan bu kararın pratikte uygulanabilmesidir, bu konuda soru işaretleri vardır.

Öte yandan Platforma bağlı sendika başkanlarının konuşmaları da, genel kurulu etkiledi ancak bu etki oya dönüşemedi.

Bu çerçevede SGBP’yi oluşturan sendika sayısı 10’u geçemedi. Oysa Türk-İş’e bağlı sendika sayısı 35’i buluyor. Başlangıçta Genel Maden-İş, Teksif gibi büyük sendikalardan bir kaçının daha platforma dahil edilemeyişi, muhalefetin daha güçlü bir liste oluşturmasını engelledi. Mevcut yönetimin seçimlerdeki oy ortalaması 230 olurken SGBP 116’da kaldı. İki liste arasında, iki misline yakın bir fark vardı. Sol basında SGBP’ye yönelik desteğin biraz abartıldığı düşünülebilir.

Kumlu yönetimi, ilk iki gün pek varlık göstermedi, ancak üçüncü gün salonda Türk-Metal üyesi olduğu öğrenilen işçilerin desteği belirgin bir biçimde hissedildi. Bu genel kurulun sonucunu ne kadar belirlemiş olabilir?

Genel kurula katılan delegasyon, büyük çoğunlukla şube başkanları ve genel merkez yöneticilerden oluşuyordu. Yaş ortalaması 50’ye yakındı. Sendikacılığı bir meslek olarak benimseyen bu kesimin ayrıcalıklı konumu nedeniyle işçilerin sorunlarına sınıf mücadelesi ekseninde bakması zor gözüküyor.

Kongre sürecinde tarafların “kemikleşmiş” bir pozisyonda olması nedeniyle genel kurula şu veya bu biçimde katılım sağlanmasının sonucu pek fazla etkilediği söylenemez.

Sendikal Güç Birliği, kendi ilkeleri doğrultusunda sendikal yaklaşımlarını hayata geçirmeye devam edeceğini söylüyor. Bunun olanaklılığı konusundaki değerlendirmeleriniz? Olası sonuçları neler olabilir?

Türk-İş esas itibarıyla soğuk savaş döneminin ürünü bir kuruluştur. Devlet eksenine bağlı, ağırlıklı olarak kamuda örgütlenen bu kuruluşun bir anlamda misyonunu tamamladığı söylenebilir.

Türk-İş, 1990’lı yılların başında 800 bin işçi adına toplu iş sözleşmesi yaparken 2011’de bu sayı 230 bine kadar geriledi. Sadece 9 yıllık AKP döneminde, kamuda toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı 300 bin kişi azaldı. Önümüzdeki dönem şeker, madenler, karayolları, enerji gibi sektörlerde yapılacak özelleştirmelerle bu sayının 100 binli rakamlara düşmesi bekleniyor.

Kamudaki gücünü iyice yitiren Türk-İş’in diğer yandan kıdem tazminatı, yeni esnek çalışma biçimleri, kiralık işçilik, bölgesel asgari ücret gibi emeğin haklarına yönelik saldırılar karşısında daha da zor bir duruma düşeceği görülüyor.

Bu koşullar altında Sendikal Güç Birliği’ni de zorlu bir süreç bekliyor. Türk-İş’te mücadeleyi sürdüreceğini belirten SGBP’nin yönetime gelmiş olsaydı bile konfederasyonun bu kemikleşmiş yapısı ile ciddi ve bütünsel anlamda bir sınıf mücadelesi verebilmesi zor gözüküyordu.

Önümüzdeki dönemde siyasal iktidarın ve sermayenin emeğe yönelik saldırıları karşısında işçi ve memur başta olmak üzere güvencesiz çalışanları, emeklileri ve işsizleri de kapsayan bir emek cephesinin örülmesi gerekli hale geliyor. Bunun için de öncü bir güce ihtiyaç var.

Bu çerçevede Türk-İş’te ve diğer emek örgütlerinde sınıf mücadelesini temel alan sendikaların yeni bir sendikal oluşuma yönelmeleri önemli bir alternatif olarak gündeme gelebilir.