Gülsuyu-Gülensu Mahallesi Kadın Dayanışma Evi

 

Kadınlar bir araya gelip güç oluşturmalı

 

Petrol-İş Kadın'ı açılışa davet etmişlerdi, olmadı gidemedik. Gülsuyu Kadın Dayanışma Evi, ekim ayından bu yana faaliyetlerini sürdürüyor, hem hayırlı olsun demek hem de neler yaptıklarını öğrenmek için onlarla sohbet ettik.

 

  Söyleşi: Aylin Türer 

 

 

Mahallede neden böyle bir kadın dayanışma evine ihtiyaç duyuldu? Süreç nasıl başladı?

Sevgi Delibaş: Gülsuyu, uyuşturucu ve çeteleşmenin yoğun yaşandığı, kentsel dönüşüm uygulamalarının sürdüğü bir mahalle. Mahallede, bir mahalle komisyonu oluşturulmuştu, kentsel dönüşüm, uyuşturucu ve çeteleşmeye karşı nasıl bir çalışma yapabiliriz, neler yapabiliriz diye...

 

Bu komisyon ne zaman oluşturulmuştu?

İki sene önce oluşturulan bir komisyondu. Kadınlar olarak, anneler olarak, biz mahallemizde neler yapabiliriz diye düşündük. Uyuşturucu ve çeteleşme kadınları, çocukları daha çok etkiliyor. Çocuklarıyla da daha çok anneler beraber olduğu için, biz de kadınlar olarak bir kadın komisyonu oluşturduk. Bu süreçte uyuşturucuya karşı ilanlar bastırdık, dağıttık. Daha sonra pazarlarda standlar kurduk, okul önlerine gittik. Okullarda çocuklarla, velilerle, okul müdürleriyle görüşerek bu sorunlara karşı nasıl bir şey yapabiliriz diye konuştuk. Daha sonrasında ise seçim dönemi geldi.

 

30 Mart yerel seçim dönemi mi?

Evet. Kadın komisyonundaki arkadaşlarla, Gülsuyu'nda neden bir kadın muhtar adayımız olmasın diyerek bir kadın muhtar adayı çıkarttık.

 

Kadın muhtar adayı gösterirken talepleriniz neydi?

Buradaki kadınların kadınların ihtiyaçları, talepleri çok. Birçok kadın, çocuğunu bırakacak yeri olmadığı için çalışamıyor. Kreş yok, çocukların gideceği sportif alanlar yok. Kadınlar ise dört duvar arasına sıkıştırılmış durumda. Yani gidebileceğimiz ne bir park, yeşil alan, ne de bir kültür merkezi var. Dolayısıyla bu seçim sürecinde bizim de taleplerimiz kreş, kadın dayanışma evi, etüt merkezleri, yaşlı bakım evleriydi. Seçimlerden sonra bir değerlendirme toplantısı yaptık.

 

Bu toplantıda ne konuşuldu?

Bu toplantıda en öne çıkan talep, kadın dayanışma evi talebiydi. Mahallemizde kadınların çoğu eşinden şiddet de görse sesini çıkaramıyor, yüklendikleri aşırı yükler nedeniyle psikolojisi bozuk ve bunu paylaşacağı, gideceği bir yer yok. 12 Ekim'de yaptığımız bir şenlikle açılışı gerçekleştirdik.

 

Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Türk halk müziği koromuz var. Çocuk tiyatrosu çalışmaları başlattık. Folklor, halk oyunları ekibi oluşturduk. Takı kursumuz var. Çocuklar için İngilizce, Matematik kurslarımız var. Güncel konularla ilgili çalışmalar yapıyoruz, örneğin geçen hafta 25 Kasım'la ilgili bir panelimiz oldu “Savaş ve Kadın” konulu. Kobane'ye “Kız Kardeşlik Köprüsü” adı altında bir yardım kampanyası başlattık.

 

Nasıl bir yardım kampanyası bu?

Bir örgü kampanyası başlattık. Buradaki kadınların oradaki kadınlarla sıcaklığı, paylaşımı yaratabileceği bir çalışma olsun istedik. Buradan, oradaki kadınlara, çocuklara, kazak, ped, bebek bezleri ve her türlü yardım için bir çalışma başlattık. Bir süre sonra topladığımız malzemeleri, buradan iki arkadaşımızla birlikte oraya ulaştıracağız. Kampanyamızı yaymak için televizyon kanallarına gittik ve yerel basında da bunun duyurusunu yaptık. Çalışmalarımız devam ediyor. Geniş bir kitleye ulaşma hedefimiz var.

 

Peki, dayanışma evinin kuruluş sürecinde kadınların ilgisi nasıldı?

Kadınların ilgisi güzeldi. Zaten biz böyle bir şeyle gittiğimizde çok sıcak karşıladılar, kucakladılar bizi. Çok sevindiler, “zaten böyle bir şeye ihtiyacımız vardı” dediler.

 

Burada çalışan kadınlar kimler? Hangi yaş ve meslekten?

Her yaş grubundan, her meslekten kadın var. Sosyoloğumuzdan bankacısına, işçisinden emeklisine her meslek ve yaş grubundan kadın var. Kadınların sorunları ortak, her nerede olursa olsun. Henüz bir buçuk ay oldu derneğimiz açılalı, üye kayıtlarımız devam ediyor. Daha yeni olmasına rağmen şu anda 50 civarında kadını sürekli ve düzenli olarak çalışmalarımıza katabiliyoruz.

 

Bu süreçte kadınlarda bir değişim gözlemlediniz mi?

Tabii ki, bir defa kadınların evden dışarı çıkması kendine olan güvenini arttırıyor. Bir araya gelince daha büyük bir güç oluyoruz. Sonuçta birçok kadın evde sıkıntı yaşıyor ama bu sıkıntıyı sadece kendi yaşadığını zannediyor. Oysa bir araya geldiğimizde, bu sıkıntıyı ortaklaştırdığımızda orada bir güç oluyor.

 

Ekonomik yönden nasıl dönüyor burası?

Şenlik için bilet satışından gelir elde ettik. Şu anda da üye aidatları var. Daha sonra, kurslardan cüzi de olsa bir miktar ücret almayı düşünüyoruz.

 

Başka kadın kurumlarıyla herhangi bir ilişkiniz var mı?

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği'yle bağlantımız var. Oradaki kadınlarla fikir alışverişi yapıyoruz, zaman zaman bir araya gelip ortak çalışmalar yapıyoruz, “Kız Kardeşlik Köprüsü” kampanyası gibi. Bu kampanyayı ilk onlar başlatmıştı zaten biz sonrasında başlattık.

 

Sizi tanıyalım, siz buraya nasıl geldiniz?

Güler Özdemir: Sosyoloji bölümünü bitirdim, yüksek lisans öğrencisiyim. Ben zaten mahallede oturuyorum. Kadın dayanışma evi kurulmadan önce de yapılan çalışmalara dahil olmuştum. Burada yapılan etkinliklere yoğunluğumdan ötürü çok fazla katılamasam da, cuma günleri ben açıyorum. Her gün nöbetimiz var, iki kişi ya da bir kişi her gün açık tutmaya çalışıyoruz burayı. Geçen hafta da panelde bir sunumda bulundum.

 

Sizi de tanıyalım? Kaç senedir burada oturuyorsunuz? Evli misiniz?

Gülten Üzüm: Ben de bu dayanışma evi çalışmasını başlatanlardanım. 6 senedir burada oturuyorum. Evliyim.

 

Eşinizin tepkisi nasıl oldu buradaki çalışmalara katılmanızla ilgili?

Biraz çalışmaların içinde yer alan kadınlar olduğumuz için, dönem dönem de 8 Mart ve 25 Kasım gibi etkinliklere katıldığımız için, dışarıda olan bir insanım. O yüzden onun da çok olumsuz bir tepkisi olmadı.

 

Bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Esas yapmak istediğimiz, mahallede daha fazla kadına ulaşmak ve burada bir dayanışma evi olduğunu daha fazla kadına duyurmak, bundan sonra yapacağımız işleri mümkün olduğu kadar mahallenin tamamındaki kadınlarla yapabilmek. Bir yandan hükümet, bizler adına politikalar yürütüyor, kanunlar çıkartıyor, bizim adımıza konuşuyor. Bizim adımıza verilecek kararlarda, bundan sonraki süreçte bizler de söz sahibi olmak ve buralardan doğru, bizsiz, bizim için bir karar alınmasına engel olmak istiyoruz. Bizim için bir şeyler yapılacaksa önce biz buna karar vermeliyiz. Böyle yerlerden de bu karar sürecine müdahale etmeliyiz. Siyasetin içinde olmalıyız.

 

Bir de avukatlar ve psikologlardan bahsetmiştiniz söyleşiden önce, burada yardımcı olacaklar diye...

Mahallemizde sorunlar yaşayan kadınlara hem psikolojik anlamda hem de hukuki anlamda yardımcı olabilmek için dayanışma evinde bir psikoloğumuz ve bir avukatımız var. Çünkü kadınlar, Sevgi başkanın söylediği gibi, bazı sorunları dile getirmiyor sadece kendilerinin yaşadığını düşünüyor. Ama bunlar, tek başımıza değil, beraber bir güç olarak çözülebiliyor.

 

Örneğin şiddete uğrayan bir kadın, direkt polise gidemeyebilir belki, ama bu dayanışma evine gelebilir. Böyle bir durumda ne yaparsınız?

Güler Özdemir: Aslında amacımız da o bizim. Türkiye'de kadına yönelik şiddet, ciddi bir sorun. Aile içinde şiddet gören bir kadın, herhangi bir güvenlik gücüne gidip sığındığında pek sonuç elde edilemiyor. Mahallede şiddete uğrayan bir kadın olduğunda, buradaki psikoloğumuz ve avukatımıza danışarak, onlardan bilgi alarak ne yapacağımıza karar verebiliriz. Yani kadın dayanışma evi sadece eğlenmek için değil, yani hem eğlenmek hem de zor durumda kaldığımızda sorunlarımızı beraber çözmek için de var. Tabii henüz 1,5 ay oldu ama yavaş yavaş artık bütün kadınların “bizim arkamızda kadın dayanışma evi var” demelerini sağlamak için de adımlar atmaya çalışıyoruz.

Sevgi Delibaş: Şöyle bir şey aslında, birçok kadın şiddete uğradığı halde ne yapacağını, nereye başvuracağını bilmiyor. En azından burada avukatlarımız, psikologlarımızın olması bir yol yöntem gösterme açısından önemli. Kadınların burada yalnız olmadığını, dayanışma ruhunu ve o gücü hissetmesi de önemli. Biraz önce arkadaşımın örnek verdiği gibi Gönül Çalışkan davasında 16 yıl 8 ay gibi bir ceza verildi. Bu kararın alınmasında kadınların katkısı büyüktü.

 

Çocuklar için de çalışmalarınız var, çocuklar ne yapabilirler burada?

Burada bir çocuk odamız da var. Çocuklar burada kitap okuyabilir, oyuncaklarla oynayabilir. Anneler de zaten buradaki etkinliklere çocuklarıyla birlikte geliyor, çocuklar odada oyun oynarken anne de burada etkinliklere katılıyor. İleriye yönelik çocuklara farklı kurslar da açmayı düşünüyoruz, biraz taleple de alakalı tabii. Mahallemizde çocukların güvenli bir şekilde gidebileceği alanlar yok, o yüzden bu tür çalışmalar çok önemli. Kreş, park gibi taleplerimiz de var. Ancak kadınlarla bir araya gelebilirsek, bir güç olursak tabii bir şeyler yaptırabiliriz.

 

Son olarak, bir şey söylemek ister misiniz?

Kadınların dini, dili, ırkı, mezhebi ne olursa olsun sorunları ortaktır. Çünkü işçi kadın da, avukat kadın da, memur kadın da aynı sorunları yaşıyor, ortaklaştıkları nokta kadın olmak. O yüzden kadınların birbirlerine ihtiyacı var. O yüzden sendikalarda, emekçi semtlerinde, işçilerin içerisinde, savaşta, her yerde kadınların bir araya gelerek mücadele etmesi şart diyorum. Bütün kadınları dayanışmaya çağırıyoruz. Dayanışma evimize bekliyoruz.

Gülten Üzüm: Şunu da belirtmek isterim; Kobane'deki kadınlar aslında bütün kadınlar adına mücadele veriyorlar. IŞİD çeteleri kadınlara işkence yapıyor, tecavüz ediyor, büyük bir vahşet uyguluyor ve oradaki kadınlar bunun karşısında bütün kadınlar için direniyor. Aslında Kobane'de de, burada da kadınlar yaşadıkları yere sahip çıkıyorlar. Ama bu sadece buralarda sınırlı kalmasın, bizim sesimizi duyan herkesin bir kadın duyarlılığı ile bu kampanyaya destek olmasını bekliyoruz. Teşekkür ederiz. ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 50, Ocak 2015)