İyi eş, iyi ev kadını, iyi anne kıskacında sıkışmadan:

 

Sadece kadın olmak...

 

Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması ya da kısaca "annelik" paketi, çalışan kadınlara çocuk doğurmaları halinde birtakım iyileştirmeler getirdiğini iddia ediyor. Projenin ardında yatan kadın emeğinin esnekleştirilmesi, güvencesizleştirilmesi niyetini bir an için görmezden gelip "annelik" açısından değerlendirdiğimizde bile ortaya elle tutulur bir şey çıkmıyor.

 

    Selgin Zırhlı Kaplan   

 

Gün geçmiyor ki, çalışma yaşamımıza veya günlük hayatımıza ilişkin "talimatlar" içeren yeni bir açıklama yapılmasın.  giyeceğimize  /giyemeyeceğimize, kaç çocuk doğuracağımıza, nasıl çalışacağımıza, ne kadar çalışacağımıza dair sürekli bir uğraş içerisinde olan bakanlıklarımız var. Kadın ve aile bakanlığının isminden "kadın" kelimesinin çıkarılmasıyla hızlanan bu yeni süreçte kadınların aleyhine birçok gelişme yaşandı. Bakanlıktan çıkartılanın sadece "kadın" kelimesi olmadığını, kadının özgürlüğüne dair her şey olduğunu bilenler zaten biliyordu, bilmeyenler de çok geçmeden öğrenmiş oldu.

Kadınlarla erkeklerin "eşit olmadığı, ancak eşdeğerlikten sözedilebileceği", "mekanik olarak eşit olunamayacağı", "çocuk doğurmanın fıtratımızda yer aldığı", "kariyer olarak anneliği merkeze almamız gerektiği" şeklindeki telkinler, bizi neyin beklemekte olduğunu apaçık gösteriyor. Kürtajın resmen olmasa da fiilen yasaklanmasıyla, kadınların kendi bedenleriyle ilgili kararlara da müdahale edileceğinin ipuçları verildi. Bu konuda ne kadar ileri gidildiğini, tecavüze uğrayıp hamile kalan kadınların kürtaj hakkına yönelik "Çocuğu öldüreceğine kendini öldürsün daha iyi." şeklindeki açıklamalardan anlayabiliriz. Tecavüz davalarındaki "mağdur" erkeklerin "haklı" gerekçelerle salıverilmesinden sözetmiyoruz bile...

Ev ve iş hayatının uyumlulaştırılması adı altında kadınların güvencesiz, esnek zamanlı işlere yönlendirilmesi; annelikten, çocuk doğurmaktan bağımsız olarak ele alındığında, istihdamı destekleme adıyla hayata geçirilmesi düşünülen uygulamaların bütün kadınların geleceğine yönelik bir girişim olduğu apaçık ortada...

Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması ya da "annelik" paketinin "müjdesini", aileden sorumlu bakan Ayşenur İslam, Kadın Girişimciler Derneği'nin kahvaltısında vermişti. Yine kadını aile içerisinde değerlendiren açıklamalarla tabii ki: "Kadının istihdama katılması ekonomik bağımsızlığını, bireysel olarak güçlenmesini..." kısmında bir sorun yok. Ancak devam ediyor İslam: "... toplumun diğer alanlarında daha üretken olmasını sağlıyor ... aile içindeki konumlarını iyileştiriyor, aile içi karar verme güçlerini olumlu yönde etkiliyor." Burada kadınların hangi konuda üretken olmasının beklendiği çok açık: "annelik"...

Annelik ile kariyeri, çalışmayla çocuk doğurmayı, güvence ile esnek çalışmayı bir arada düşünebilmek için bazı koşulların olması gerekiyor. O koşullar bizde yok... Ortaya atılan paketin içeriğinde hiç yok.

Kadınlara, sadece çocukları varsa veya anneliği düşünüyorlarsa çalışma yaşamında birtakım kolaylıklar sağlanacağı sözü veriliyor. Ancak verilen bu sözlerin bile gerçek hayatta karşılığı yok...

Örneğin kreş hakkından söz ediliyor. Biliyoruz ki, çalışan kadınların en büyük sorunu, çocukların bakımından sorumlu bir bakıcı -ki bu, günümüz ücretlerinde çoğumuz için ulaşılamaz bir hizmet- ya da kreş. Sözkonusu pakete göre, üç çocuk doğuran bir kadın, eğer şansı yaver gittiyse ve bir şekilde sosyal güvenlik sistemine adım attıysa, her çocuk için ikişer yıldan altı ay daha erken emekli olabiliyor. Ancak üç çocuklu bir annenin, sürekli bir işte tutunabilmesinin ne şekilde mümkün olacağı belirsiz. Doğumdan sonra genelde işe ara veriliyor, doğum izni uzatılıyor, ücretsiz izin son hakkına kadar kullanılıyor. Daha sonra güvenceden vazgeçilip sadece geçimi sağlayacak geçici -diğer deyişle esnek- işlere yöneliniyor. Çocuklar büyüdükten sonra işe dönmek isteyen kadınlara pek fazla tercih sunulmuyor: "Her şeye sıfırdan başlamak"... Dolayısıyla hem sosyal güvenlik açısından kayba uğramak, hem de bütün terfi haklarını kaybetmek...

 

Hak olarak ele almak

Bu anlamıyla, anneliği bir kariyer olarak düşünmek pek mümkün görünmüyor. Çünkü anneliğin bir maaşı, sosyal güvencesi, emekliliği yok... Annelik sosyal bir statü değil, biyolojik bir tercih. Kadın isterse doğurur, istemezse doğurmaz. Çocuk doğurduğu için çalışma yaşamında haksızlığa uğraması, sosyal yaşamdan dışlanması ne kadar yanlışsa, anne olduğu için bütün kapıların açılacağını düşünmek o kadar gerçekdışıdır... Ebeveyn izni, emzirme izni, kreş vs. çocuk doğurmak için teşvik olmamalıdır. Bunlar zaten bütün kadınların hakkı olarak ele alınmalıdır.

Kadınların çalışma yaşamında güçlenmesini isteyen bir politika izlenecekse, ilk olarak kadını aileden bağımsız olarak değerlendiren, birey olarak gören, kadınların doğum izni-emzirme izni-kreş dışında da ihtiyaçlarının olduğunu gözönünde bulunduran çözümler geliştirilmeli; doğum iznini sadece kadına göre ayarlayan sisteme karşılık babaların da izin kullanabileceği ebeveyn izni hayata geçirilmeli; işyerlerinde, kadın-erkek sayısına bakılarak kreş açılmalı, çocuk bakımı kadınların sırtında yük olmaktan çıkarılmalıdır. ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 50, Ocak 2015)