Çerkezköy'den bir direniş öyküsü:

 

Umut eden işçiyken hakkını arayan işçi olduk

 

 

Kapaklı Belediyesi’ne geçirilen taşeron işçilerin bazılarının sözleşmesi uzatılmadı ve keyfi olarak işten çıkarıldılar. Bunlar arasında iki kadın işçi vardı: Elif ile Emine onlar 46 gün pankartlarıyla, belediye önünde eylem yaptılar. BATİS üyesi kadın işçiler sendikanın açtığı işe iade davasını ilk duruşmada kazandılar.

 

  Necla Akgökçe - Aylin Türer 

 

Örgütlenme uzmanı arkadaşımız Nuran, örgütlenme ile ilgili Çerkezköy'e gideceğim, deyince, hemen ona takıldık. Çerkezköy'de bizim de bir işimiz vardı. Kapaklı Belediyesi'nde direnen iki kadının mücadelesini basından ve davayı takip eden Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası'nın (BATİS) avukatı Sevgi Evren'in İSİG Kadın Meclisi'ne attığı mesajlardan biliyorduk. Son mesaj “İşe iade davasını kazandık. İş mahkemesinde görülen davada işçilerin belediyenin kadrolu çalışanı olduğu tespit edildi ve belediye tarafından işlerine iade edilmesine karar verildi” diyordu. Özellikle taşerona bağlı işlerde çalışıp, işten çıkarılan ve haklarını aramak için mücadele eden kadınlar açısından umut verici, emsal oluşturan bu kararın alınmasına yol açan iki kadını tanımak iyi olur, diye düşündük...

Elif Güler ve Emine ile BATİS'in Çerkezköy'deki Bürosu'nda buluştuk. Elif, 2009'da yerel seçimlerden sonra Karaağaç Belediyesi'nde, belediye başkanının sekreteri olarak işe başlamış. Karaağaç Belediyesi devredilince, iki ay sonra Kapaklı Belediyesi bunları işten çıkarmak istemiş, memurluk yapıyorlarmış, ama yine de taşerona bağlıymışlar.

 

Ev işleri çok zor

Elif iki yıllık üniversite mezunu, eğitimini dört yıla tamamlamak için şu anda da üniversiteye devam ediyor. Evli, bir çocuk annesi, kendi kararlarını kendisi alan bir kadın, şöyle anlatıyor evlilik hikâyesini “Belediyede işe başladıktan sonra, 2009'da evlendim. Başkanın ilk kıydığı nikâh benim nikâhımdı. Evlendikten bir yıl sonra krediyle ev aldım. Eşim de devlet memuru, Kapaklı Devlet Hastanesi'nde çalışıyor. 2013 Haziran'da çocuğum oldu. Erken çocuk yapma taraftarı değildim, evlendikten dört yıl sonra çocuğum oldu, şu anda bir buçuk yaşında, ben çalışırken annem bakıyordu ona, şimdi evde olduğum için ben ilgileniyorum.”

Ev içinde harcanan emeği, evişlerini, ev içindeki görev paylaşımını, yani eşinin evişleri ve çocuk bakımı konusundaki tutumunu sorduğumda “Ben tüketen kadın değil üreten kadın olmak istiyorum, dışarıda çalışmak istememin bir nedeni de buydu. Ama evişleri de dünyanın en zor işi, evin temizliğini ben kendim yapıyorum. Çocuk bakmak ise gerçekten de cefalı bir iş. Çocuk bakmak, büyütmek, hem evle, hem eşle ilgilenmek... Kadınların işi zor...”

 

İki kadın açtık pankartı

Eşi de sürekli olmamak koşuluyla evişlerinde destek oluyormuş Elif Hanım'a, kendi ütüsünü kendi yapıyormuş çoğu zaman mesela, onun dışında “Yemek konusunda büyük destek” diyor. Yok, sofraya salata tabağını taşımak gibi değil bu yardım, eşi Turizm ve Otelcilik Bölümü Mezunu olduğu ve 10-12 yıl bekâr evinde yaşadığı için çok iyi yemek yapıyor ve bu işi genellikle Elif'e bırakmıyor.

İşten çıkarılma sürecini soruyoruz, hikâye taşeron işçisi olarak belediyelerde çalışan, yönetim veya taşeron değişince işten çıkarılan diğer işçilerin hikâyelerinden pek de farklı değil. Tekirdağ Belediyesi'nin Büyükşehir Belediyesi olmasının ardından, Karaağaç Belediyesi, Kapaklı Belediyesi’ne bağlanıyor. Oradan Kapaklı'ya geçirilen taşeron işçilerin bazılarının sözleşmesi uzatılmıyor ve keyfi olarak işten çıkarılıyorlar. Gerisini Elif'ten dinleyelim: “İşten çıkarıldık.Yedi kişi, iki kadın gerisi erkekti. Biz de susmayalım, hakkımızı arayalım dedik. BATİS'e geldik, sendikaya üye olduk. Avukat Sevgi Hanım'la görüştük, haklarımızı, nasıl mücadele edeceğimizi öğrendik. Biz zaten kararlıydık, bir şekilde eylem yapacağız, sesimizi duyuracağız dedik. 1 Ekim'de Kapaklı Belediyesi önünde eyleme başladık. 'İşimizi geri istiyoruz. Kapaklı Belediyesi Taşeronları' yazılı , bir pankart açtık.”

"Sendika arkamızdaydı", diye devam ediyor Elif, bu elbette büyük bir destek. 46 gün belediye önünde eylem yapmışlar, kendilerini destekleyenleri unutmuyorlar, desteklemeyenleri de hatta bize de sitem ettiler “Daha önce niye gelmediniz, işçilerin ayrısı gayrısı olmaz, bugün bizeyse yarın size” diyerek. Hık, mık ettik ama haklılar elbette.

 

Destekçi arkadaşlarını kaybetmişler

Yağmurda, güneşte kapı önünde direnirken onlara en çok desteği veren erkek arkadaşları kalp krizi sonucu yaşımını yitirince moralleri bozulmuş, kaldırmışlar pankartı, son vermişler eyleme.

Eyleme ilk başladıklarında tedirgin bir ruh hali içinde olduklarını belirtiyor Emine Yavuz, fakat sonra alışmışlar. Kadın olmalarından dolayı eylem sırasında özel olarak karşılaştıkları tatsızlıklar da olmuş. Emine, başkanın akrabalarının kendilerine sözlü hakarette bulunduklarını, astıkları pankartı aşağıya indirmek için saldırdıklarını anlatıyor. Yılmamışlar “Sabah 8.30'da gidiyorduk, akşam 16.00, 17.00'ye kadar oradaydık. Soğukta, iki kadın bekliyorduk.”

Elif biraz daha ayrıntılandırıyor yaşadıklarını “Siz kendinizi aşmışsınız, dediler. Şimdi bunu bir kadına söylemek ne demek? Ben orada hakkımı arıyorum diye kendimi aşmış, terbiyesiz mi oluyorum?”

Emine de eylem arkadaşı Elif gibi Karaağaç Belediyesi'nde çalışıyormuş. 2011'de girmiş işe, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi'nin iki yıllık Moda Tekstil Bölümü'nü bitirmiş, şu anda aynı üniversitenin İşletme Bölümü'nde 4. sınıf öğrencisi. O da evli, arkadaşından farklı olarak eşinin düzenli bir işi yok, iş bulunca çalışıyor, tüm güvencesiz işçiler gibi o da. Evi Emine geçindiriyor. Belediyede Basın Yayın ve Halkla İlişkiler ve Satınalma işlerini birlikte yürütüyormuş. İkisi de "çok iyi işçilerdik, bize verilen işlerin hepsini kusursuz yapıyorduk", diyorlar.

 

Maddi bağımlılık çok kötü

Bizlere sürekli bir biçimde, ev kadını olmanın dayatıldığı bir dönemde, ona da kadınların dışarıda çalışmasına nasıl baktığını sorduk “Kendi isteğim bu, çalışmayı seviyorum. O kadar okudum, bir meslek sahibi oldum. Çocuğum da yok. Ama çocuğum olsa da çalışırım. Bir yandan da zorunluyum, çalışmam lâzım. Eşim bir çalışıyor, bir çalışmıyor. Hem maddi, psikolojik açıdan daha rahatım. Her kadının çalışması lâzım, eşinize maddi olarak bağımlı olmak çok kötü...”

Kadınların çalışma hakları, hakkında Elif'in düşüncesi de pek farklı değil “Bazı kadınlar evde oturup çocuk bakmayı düşünüyor ya, şimdi bu ülkedeki sistem aslında kadına bunu dayatıyor. Ben doğumdan sonra altı ay ücretsiz izin de kullandım. 11 ay işe gitmedim. Ama ne sigortam, ne maaşım yattı bu süre zarfında. Ekonomik açıdan sıkıntıya düştüm. Devlet bu konuda kadınlara yardım etmeli. Paralı ebeveyn izni olmalı.”

Belediye'de kreş var mı, çocuk parası veriliyor mu diye soruyoruz, “Yok. Çocuk parası da vermiyorlar. Biz taşeron olduğumuz için, herhangi bir maddi yardım almadık maaşımızın dışında. Belediyenin kadrosunda olan, sendikalı işçiler, çocuk yardımı, aile yardımı, kreş parası, alabiliyorlardı.”

İşe iade davası kazanıldıktan, sonra onlarla birlikte direnmeyen erkek işçiler ve yakın çevreleri, neler demişler.

Emine Yavuz çok sevindiklerini, özgüvenlerinin arttığını belirterek şöyle devam ediyor. “Biz zaten inanarak yola çıktık, sonuna kadar devam edeceğiz, dedik. Davanın böyle sonuçlanmasına çok sevindik, çünkü kazandık. Herkes, 'siz kazanamayacaksınız, bu iki, üç yıl sürer boş verin' diyordu. Ama biz bunlara rağmen asla pes etmedik. Sonunda da kazandık. Kazanacağız, haklıydık dedik, bunu biliyorduk, kazandık. Yani herkes hakkını aramıyor, savunmuyor. Biz hakkımızı aradık ve aldık. Erkekler herhalde pişman olmuşlardır.” diyor.

 

Hakkım varsa, alırım

İşe iade davası iki ayda sonuçlanmış. Söyleşiyi yaptığımız sırada belediyenin karara itiraz süreci devam ediyordu. İki kadın da işe alındıkları takdirde devam etmekten yanalar. İşlerine geri dönmek istiyorlar, "o kadar senemizi boşuna mı verdik", diyorlar. Ama işe geri alınmasalar bile ikisi de artık direnişe başladıkları tarihte olduklarından çok daha bilinçli ve dirençliler.

Mücadele sırasında sendikalı olmanın, işçilerin çıkarlarını savunan bir sendikada yer almanın ne kadar önemli olduğunun farkına varmışlar. Daha önce Karaağaç Belediyesi'nde çalışırken de bir ara sendika üyesi olmuşlar fakat bunu sadece “ücretlerimiz daha fazla olsun diye yaptık" diyorlar. Artık sendikanın bir mücadele aracı olduğunun da farkına varmışlar.

Şöyle anlatıyor kendisindeki değişimi Elif “Ne değişti biliyor musunuz? Umut eden Elif iken, hakkını alan Elif oldum. Karaağaç Belediyesi'nde çalışırken umut ederdim. Bir yıl sonra şu konuma gelirim, bir yıl sonra maaşım şöyle olur, diye. Artık ben istersem olur, hakkımı alırım, benim hakkım varsa alırım demeyi öğrendim. İşimi bu şekilde aldım çünkü.” ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 50, Ocak 2015)