Kübist bir kadın ressamın hayatı:

 

MAREVNA hakkında bazı şeyler

 

Maria Bronislava Vorobief-Stebelska (Marevna) ölümünden sonra değeri anlaşılan bir kadın ressamdır. Resimleriyle olduğu gibi ayrıksı yaşam biçimiyle de dikkat çeken ilk kübist kadın sanatçılardandı.

 

  Cemile Bulut 

 

Maria Bronislava Vorobief-Stebelska (Marevna) Rus asıllı ilk kübist ressamdır. 1892'de Rusya'da Kazan Bölgesi'ndeki Çeboksan şehrinde dünyaya geldi. Babası Bronislaw Stebelskij adında Polonyalı bir asil, annesi de artrist ve kukla oynatıcısıydı. Tiflis'te yalnız bir çocukluk geçirdi. Stroganov Sanat Akademisi'nde öğrenim görmek üzere 1910'da Moskova'ya gitti. Bir sonraki yıl İtalya'ya geçti. O sıralar Kapri Adası'nda olan Maksim Gorki ile tanıştı. Gorki'nin bir Rus masalındaki prensesten hareketle ona taktığı MAREVNA adını daha sonra resimlerinde imza olarak kullandı.

 

PARİS DÖNEMİ

1912 yılında, yirmi yaşında umut vaat eden bir yetenek olarak sanatını ilerletmek üzere Paris'e gitti. Orada sanat çalışmalarını sürdürerek, resimlerini sergilemeye başladı. Montparnasse semtinde 20. yüzyıl başlarının en büyük sanatçıları, yazarlarıyla tanıştı ve dostluklar kurdu. Bunlar arasında; Georges Braque, Marc Chagall, Jean Cocteau, İlya Ehrenburg, Maksim Gorki, Max Jacob, Fernand Leger, Henri Matisse, Amadeo Modigliani, Pablo Picasso ve Haim Sutin gibi isimler vardır.

1915'te, Meksikalı ressam Diego Rivera ile tanıştı. Onunla bir süre birlikte yaşadı. Bu ilişkiden 1919 yılında Marika isimli bir kızları dünyaya geldi. Rivera kızı kabul etmeyince, Marika'yı tek başına büyüttü ve Rivera ile ömür boyu konuşmadı.

“Montparnasse'taki Dostlara Saygı” (1962) adını taşıyan büyük boyutlu tablo (duvar boyutlarındaki) resmi Marevna'nın kalbine açılan bir pencere gibidir.

 

İNGİLTERE DÖNEMİ

Marevna, 1950'lerin ilk yarısında, kızı Marika Rivera ile birlikte, Marika'nın eşinin İngiltere'de Dorset'teki tarihi malikanesi Athelhampton'a taşındı, 1957 yılına kadar burada yaşadı. Bu dönemde de resim yapmayı sürdürdü. Kızı eşinden ayrılınca, kızı ve torunlarıyla birlikte Londra yakınlarındaki Ealing'e yerleşti ve ölene kadar orada yaşamını sürdürdü.

Marevna'nın Ealing'deki hayatı hiç de kolay olmadı, resimlerine çok az para veriyorlardı. Onların parasıyla geçinmek pek mümkün değildi. Londra'daki Rus göçmenlerin kurduğu Puşkin Kulübü Marevna'nın resimlerinden oluşan bir sergi düzenledi. Ama burada da resimleri satılmadı. Kulüp daha sonra düzenlediği Noel Kermesi'nde sanatçının küçük sulu boyalarını çok düşük fiyatlara elden çıkardı.

Evde beslediği köpekler deposuna girip resimlerini tahrip etti. Resim yapacak ne parası ne de bir odası vardı. Puşkin Kulübü'nde fotoğraf sanatçısı Anya Teixeina'yla tanışması Marevna için şans oldu. Bir büroda sekreterlik yaparak kıt kanaat geçinmeye çalışan Anya ona resim malzemeleri alıyordu. Çevresini sıkboğaz ederek Marevna'nın resim yapabileceği büyücek bir oda sağladı. Marevna resimlerini artık burada yapmaya başladı.

Epey sıkıntılı geçen bir yaşamdan sonra 4 Mayıs 1984'te Londra'da öldü.

Yapıtları bir süre ihmal edildi, ama bugün Guggenheim Müzesi'nde New York'ta, Cenevre'deki Petite Palace Müzesi'nde, Liverpool'daki Tate Gallery'de ve başka yerlerde görülebilir.

Marevna'nın ölümünden sonra ilk bağımsız sergisi 2004 yılında Moskova'da Tretyakov Galerisi'nde düzenlendi. Bir zamanlar kızı ve damadıyla yaşadığı Athelhampton malikanesinin bir bölümünde onun eserlerine ayrılmış bir müze bulunuyor. ■

Kübizm Nedir?

20. yüzyıl başındaki temsile dayalı sanat anlayışından saparak devrim yapan Fransız sanat akımıdır. Pablo Picasso ve Georges Braque, nesne yüzeylerinin ardına bakarak konuyu aynı anda değişik açılardan sunabilecek geometrik şekilleri vurguladılar. Empresyonizm'e egemen olan görme duygusu yerine, Kübist' ler aklın gücünü ortaya koymak istiyorlardı.Tablolarını sağlam temellere oturtmak istiyor ve bu konuda ressam Paul Cezanne' ın izinden gidiyorlardı. Nitekim bu ressamlar, onun son Provence manzaralarından ve natürmortlarından esinlendiler, bundan da kübizm doğdu. Akımın manifestosunu yazan Apollinaire, kübizmin bir taklit sanat değil, tasarım sanatı olduğunu söyler. ■


 

 

 

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 50, Ocak 2015)