Adet gecikmesinin nedeni hamilelik olmayabilir

 

Geçirdiğiniz bir hastalık, kullandığınız bir hap, aşırı stres, bazen uykusuzluk, bazen aşırı yorgunluk bunların hepsi adetinizi geciktirebilir. O nedenle 'ne eyvahhh yine mi hamileyim', 'yaaa yaşasın hamileyim' diye ne üzülün ne de erken sevinin.

Hamile kalmaya çalışmamanıza rağmen adetiniz gecikti. Hemen hamile miyim paniğine kapılmayın, hamile olmamanıza rağmen başka nedenlerle adetiniz gecikebilir. Kadınlarda adet gecikmesine yol açan ve en sık rastlanılan nedenler:

 

Hastalık: Geçirdiğiniz ani, kısa ya da uzun süreli bir hastalık, adetinizin gecikmesine neden olabilir. Hastalığınız iyileştikten sonra, adetleriniz eski düzenine girecektir.

 

Kullandığınız ilaçlar: Yeni ve farklı bir ilaç kullanmaya başlamanız, adetinizin gecikmesine ya da gelmemesine sebep olabilir. Kullandığınız ilaçların yan etkilerini doktorunuzla mutlaka konuşun.

 

Stres: Yaşadığınız stres de adet düzeninizi etkileyebilir. Bazen yaşadığımız aşırı gerginlik ve stres vücudumuzda GnRH adı verilen hormonun (cinsiyet hormonlarının salınmasını uyaran hormon) seviyesini azaltır. Bu hormonun azalması yumurtlamamaya ya da adet olamamaya yol açar. Eski düzeninize kavuşmak için rahatlayıp gevşemeniz gerekir.

 

Şişmanlık ya da zayıflık: Çok fazla kilonuzun olması, hormonsal olarak adet döngünüzü değiştirebilir ya da tamamen durmasına sebep olabilir. Birçok kadın biraz kilo verdiklerinde normal döngülerine ve doğurganlıklarına döner. Bunun dışında bazı hallerde zayıflık da adet gecikmelerine yol açabilir. Vücudunuzdaki yağ oranı yeterli düzeyde değilse adet düzensizliklerine ya da adetin durmasına yol açabilir. Tıpta bu duruma amenore denir. Kilo almak adet düzeninizin eskiye dönmesini sağlar. Aşırı derecede spor yapan ya da profesyonel sporcu kadınlarda bu durum sık görülür.

 

Günlük yaşamdaki değişiklikler: Uzun süreli çalışma, rutin ve düzenli programınızda değişiklik yapmak, biyolojik saatinizi etkileyebilir. Adetinizin gecikmesinin nedeni, çok uzun saatlerinizi işyerinde geçirerek uykusuz kalmanız olabilir.

 

Yanlış hesaplama: Adet döngüsü kadından kadına farklılık gösterebilir. Ortalama adet döngüsünün 28 gün olduğu söylense de bu her kadın için geçerli değildir. Bazen adetinizin geciktiğini sandığınız zamanlarda yalnızca yanlış hesap yaptığınızı fark edebilirsiniz. Adet döngünüz düzensizse ve ne zaman yumurtladığınızı biliyorsanız, yumurtladığınız günden iki hafta sonrasında adetinizin gelmesini beklemelisiniz. Bu şekilde adet döngünüzü daha kolay takip edebilirsiniz.

 

Menopoza geçiş dönemi: Perimenopoz, üreme döneminden, üretken olmadığınız döneme geçiş yaptığınız zamana verilen isimdir. Bu dönemde adetiniz daha az ya da daha çok gelebilir veya daha sık ya da daha seyrek adet olabilirsiniz. Eğer hamile kalmak istemiyorsanız, bir doğum kontrol yöntemi kullanmaya devam etmenizde fayda vardır.

 

Menopoz: Menopoz, artık yumurtlamayacağınız ve adet görmeyeceğiniz bir dönemdir. Menopoza doğal bir şekilde girebilirsiniz. Ancak menopoz rahmin alınması gibi cerrahi olarak ya da kemoterapi gibi kimyasal yollarla da olabilir.

 

Hamilelik: Nihayet! Evet, adetinizin gecikmesinin sebebi hamile kalmış olmanız olabilir. Basit bir gebelik testi adetinizin gecikmesinin nedeninin, hamilelik olup olmadığını anlamanıza yardımcı olacaktır. Gebeliğin öğrenilmesi için yapılan idrar ve kan testleri vücudunuzda hCG hormonu (gebelik hormonu) olup olmadığını kontrol eder. Eğer hamileyseniz, doktorunuzu arayarak doğum öncesi randevusu almalısınız.

Gebelik testiniz negatif çıktıysa, birçok test bir hafta bekleyip yeniden gebelik testi yapmanızı tavsiye eder. İkinci test de negatifse ve neden adetinizin geciktiği hakkında bir fikriniz yoksa fiziksel muayene için hemen doktorunuzu arayın. Doktorunuz size birkaç kan testi yapabilir ya da gecikmiş adetin gelmesine yardımcı olan bir ilaç verebilir. ■

 


 

Doğurganlıkta birinci, sağlık harcamalarında sonuncuyuz

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2014 yılı Sağlık Raporu'na göre Türkiye, üye ülkeler arasında doğurganlık oranında ilk, sağlık harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranında son sırada yer aldı.

Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yayımladığı 2014 yılı Sağlık Raporu'na göre, üye ülkelerde doğurganlık oranında ilk sırada bulunan Türkiye, sağlık harcamalarını gayri safi milli hasılaya oranında son sırada bulunuyor.

Türkiye'de 2012 yılı rakamlarına göre kadın başına 2,1 çocuk düşüyor. Türkiye’yi bu sıralamada, kadın başına 2.04 çocuk ile İzlanda, 2.02 çocuk ile İrlanda ve 2 çocuk ile Fransa izledi. Doğurganlık oranlarında 1.28 çocuk ile Portekiz son sırada yer aldı.

Rapor, mali krizle birlikte sağlık harcamalarının AB üyesi ülkelerde 2009 ve 2012 yılları arasında ortalama yüzde 0.6 düşüş gösterdiğini ortaya koydu. 2000 ile 2009 yılları arasında ise sağlık harcamaları AB ülkelerinde ortalama yüzde 4.7 artış göstermişti.

Hollanda sağlığa en çok payı ayırıyor

AB’de mali krizin en şiddetli yaşandığı Yunanistan’da 2012 yılında sağlık harcamaları, 2011 yılına göre yüzde 11.7 düştü. Estonya ise 2011 yılına oranla 2012’de sağlık harcamaları yüzde 5.4 artışla en yüksek oranı yakaladı. AB genelinde ise söz konusu yıllar itibarıyla yüzde 0.3 gerileme kaydedildi. Verilere göre AB ülkelerinde, sağlık harcamalarının, gayri safi milli hasılaya oranı 2012’de yüzde 8.7 oldu. Bu oran bir önceki yıl da aynı düzeydeydi.

Sağlık harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranında yüzde 11.8 ile Hollanda ilk sırada gelirken, Türkiye'nin sağlık harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 5.4 oldu. Türkiye bu oran ile son sırada yer aldı. Türkiye’yi yüzde 5.6 ile Romanya, yüzde 5.7 ile Letonya izledi. Türkiye’de sağlık harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranı 2011'de yüzde 5.3, 2010 yılında 5.6 düzeyindeydi. ■

 


 

Buluş / Meme kanserinde kan testiyle teşhis

İngiliz bilim insanlarının geliştirdiği bir test, kandaki çinko seviyesine göre meme kanserinin belirtilerden önce tespit edilmesini sağlıyor.

İngiltere'de Oxford Üniversitesi'nden bilim insanları, geliştirdikleri testin kandaki bir metali tespit ederek memede kitleler oluşmadan tanı koyulmasını sağlayabileceğini belirtti. Ucuz ve basit testin, mamografide kullanılabileceğini belirten araştırmacılar, erken teşhisin tedaviden çok daha önemli olduğuna dikkati çekerek yüzbinlerce kadının hayatının bu şekilde kurtarılabileceğini vurguladı.

Meme dokusunun vücuttaki çinkoyu toplayıp kan dolaşımına saldığını belirten bilimciler, kanser hücrelerinin daha fazla çinko emdiğini, dolayısıyla "ağır çinko" seviyesi yüksek kadınlarda meme kanseri riskinin daha fazla olduğunu ifade etti.

Bilim insanları, beş yıl içinde kullanılabilecek testin özellikle ailesinde meme kanserine yakalananların bulunduğu risk grubundaki kadınlar için "hayat kurtarıcı" olduğunu belirtti. ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 50, Ocak 2015)