Brüksel'de Kadın Sağlığı ve Kadın Emeği Konferansı yapıldı:

Kötü çalışma koşulları işçi kadının sağlığını etkiliyor

Türkiye'de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında kadınlar çoğu zaman görmezden gelinirken, Batı sendikalarında yıllardır bu alanda toplumsal cinsiyeti hesaba katan ciddi çalışmalar yürütülüyor. Avrupa Sendikalar Enstitüsü'nün 4-5 Mart tarihlerinde Brüksel'de yaptığı toplantıda, kadınlara ait riskler, kadın işçi sağlığı ve meslek hastalıkları konuşuldu.

Derleyen: Nuran Gülenç

İşçi sağlığı alanında cinsiyetçi bakış açısının değişmesi için Avrupa sendikaları yıllardır çalışma yürütüyor. Bu çabalar sonucunda, Avrupa'da ve dünyada pek çok sendika tarafından toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri dikkate alınarak işyerlerindeki risklerin kadın bedeni ve psikolojisi üzerindeki etkilerini tanımlama çalışmaları başlatıldı.

Avrupa Sendikalar Enstitüsü, 4-6 Mart 2015 tarihlerinde “Kadın Sağlığı ve Emeği” başlığı altında Belçika'nın Brüksel kentinde, çalışma koşullarının kadın sağlığını nasıl etkilediği, kadınların erkeklerden farklı olarak maruz kaldıkları riskleri araştıran kurum ve sendikaların deneyimlerini paylaştığı bir konferans düzenledi. Toplantıya, Avrupa, Dünya sendikaları ile kadın işçi sağlığı konusunda çalışan çeşitli kurumların temsilcileri katıldı

Amacı kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve bu alanda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için uluslararası deneyim ve bilgilerin paylaşımı olarak belirlenen konferansta altı ana başlık vardı.

Sağlık konusunda kadın- erkek arasındaki eşitsizlikler ve işbölümü, kadın işçilerin maruz kaldıkları kimyasallar, iş organizasyonunun özel yaşama etkileri, çalışma hayatının zorlukları, koruyucu malzemelerin dizaynı ve kullanımı, kadınların çalıştığı makinalar, araçlar ve kişisel koruyucu malzemeler, yapılan işin kadın sağlığı üzerindeki uzun dönem etkileri ve yaşlanma konuları işlendi. Avrupa Birliği İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı'nın organizasyonunda çeşitli başlıklarda düzenlenen atölyeler yapıldı.

Konferans, kadınların çalışma koşulları, iyileştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik olarak bu alanda çalışan araştırmacılar, profesyoneller, sendika temsilcileri ve aktivistler arasında diyoloğun sağlanmasını da hedefliyordu. Avrupa Sendikaları Enstitüsü bu köprünün kurulmasına yardımcı oldu.

En ilginç sunumlardan biri İngiltere'de Manchester Üniversitesi'nde profesörlük yapan Colette Fagan'a aitti. Fagan, kadın ve erkeğin yaptığı işlerin farklı olduğunu, bu işlerin her iki cinsin de sağlıklarını farklı etkilediğine vurgu yaptıktan sonra kadınların evde yaptığı işler, yani ikinci vardiya nedeniyle erkeklerden daha uzun saat çalıştıklarına da dikkat çekti. Evde yapılan bakım ve ev işlerinin de kadın sağlığını etkilediğini belirtti. Kadınların erkeklerin hakim olduğu işyerlerinde kendilerini kabul ettirmek için harcadıkları çabanın da kadın sağlığını olumsuz yönde etkilediğine değinen Fagan, “Avrupa'da kadınlar arasında part-time işlerle geçici işler erkeklere göre daha yaygın. AB ülkelerinde istihdam edilen kadınların yüzde 32,5'si bu tür işlerde çalışırken, erkeklerde bu oran yüzde 8,7'de kalıyor. AB ülkelerinde kadın işçiler erkeklere oranla ortalama yüzde 16 daha az ücret alıyorlar. Elverişsiz çalışma koşulları ve düşük ücretler kadın sağlığını da etkiliyor” dedi.

İşyerlerinde fiziksel risklere maruziyet, kimyasal malzemelere maruziyet, yorucu ve ağrılı pozisyonlar, tekrar eden el ve kol hareketlerine maruziyet kadınlarda farklı hastalıkların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Risk oranları açısından kadın-erkek işçiler birbirine yaklaşırken, kadınların bulaşıcı malzemelere temas etme, kaldırma ve hareketlilik anlamında erkek işçilerden çok daha fazla risk altında oldukları, buna karşılık titreşim, gürültü, toz, sıcaklıklardan etkilenmede erkek işçilerin daha dezavantajlı durumda oldukları gözlemlenmiş.

Toplantıda daha çok kadınların maruz kaldığı psikolojik taciz, cinsel sataşma ve taciz ile ayrımcılığın kadın ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri, bunun da raporlanmasının, kayıt altına alınmasının, kültürel farklılıklar ve önkabuller nedeniyle zor olduğunu, bu nedenle işten çıkarılmaların kadınlarda travmalara neden olduğu da belirtildi. Kayıtlara yansıyan Avrupa Çalışma Koşulları Araştırması 2010 verilerine göre, bir ay içinde, kadınların yüzde 11'i sözlü tacize, yüzde 5'i aşağılayıcı davranışa maruz kaldılar. Yine, bir yıl içinde kadınların yüzde 2'si fiziksel şiddete uğrarken, yüzde 2'si işyerinde cinsel tacize maruz kaldı.

 

Kazaların kayıt altına alınmaması

Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı, Koruma ve Araştırma birimi adına Elke Schneider de sunum yaptı. Schneider de sunumun çerçevesini, işyerlerinde toplumsal cinsiyet ve maruziyetin çeşitli formları olarak çizdi. Ajans olarak, 2012-2013 yılları arasında işyerlerinde risklerden korunma ve 2014-2015 yılları arasında stres yönetimi ile ilgili kampanya çalışmaları yaptıklarını, kadınların istihdamdaki pozisyonunu ve çalışma ortamındaki kadınlar için var olan risklerin belirlenmesi ve korunma yöntemleri üzerine de araştırma yaptıklarını belirtti. Bu araştırmanın bazı bulgularını ise şöyle özetledi: Kadın istihdamının % 60'ı, 62 sektör içinde 6'sında yoğunlaşıyor, bunlar sağlık ve sosyal hizmetler, perakende, eğitim, kamu yönetimi, işletme faaliyetleri, otel ve restoranlardır. Çalışma hayatında kadınların karşı karşıya kaldıkları sağlık problemlerini bulaşıcı hastalıklar, deri hastalıkları ve atım, stres, akıl sağlığı / psikolojik problemler olarak belirlediklerini anlattıktan sonra kayma, sendeleme, düşme, şiddetin çeşitli biçimleri, iğne batması, yorgunluk, algı rahatsızlıkları ve kas iskelet sistemi rahatsızlıklarının da kadına dair işçi sağlığı problemleri olduğunu belirtti.

Yine kadınların ve özellikle de göçmen kadın işçilerin çalıştığı kayıtdışı aile işçiliğine vurgu yapılan sunumda, bu alanda çalışmanın sağlık güvenlik riskleri şöyle tanımlandı: Devam eden ve sürekli tekrarlayan bir işin neticesinde aşırı yorgunluk, cinsel şiddete maruz kalma, kazaların, hastalıkların kayıt altına alınmamış olması, çalışma sağlık hizmetlerine erişim güçlüğü ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin olmadığı çalışma koşullarında çalışmak. Yine bu işçilerin emeklilik haklarının olmayışı, iş sözleşmelerinin bulunmayışı, yoksulluk işçinde yaşmalarını sürdürmeleri, sosyal ve ekonomik olarak farkındalılığın oluşmaması, düşük ücretler, sosyal dışlanmışlık, diğer düzenli işlere erişimlerinin olmayışının da bu grupta çalışan kadın işçileri daha riskli ve korunmasız hale getirdiği vurgulananlar arasında oldu.

Kadın işçi sağlığı konusunun çok yönlü olarak ele alındığı atölyeler ve sunumlarda devam eden iki günlük konferansta, işçi sağlığı konusunda çalışma yürüten bilim dünyasının, bu alana kadının toplumsal rollerini ve fizyolojisini/psikolojisini dikkate almayan bakışı da eleştirildi. ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 51, Haziran 2015)