Kadın Kütüphanesi 25 yaşında

Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, 14 Nisan 1990 tarihinde, Balat'ta Haliç kıyısında açıldı. O günden bu yana kadınlara ait 12 bine yakın kitap ve belge toplandı. Sendika üyesi kadınlar da kadın emeğine dair bilgi, belge ve fotoğrafları kütüphaneye yollayabilirler.

“O sabah bayağı heyecanlıydım. Aslında haftalardır bu heyecanı duyuyordum. Haliç’te, Balat’ta bir binayı görmeye gidecek, tarihi bir olaya tanıklık edecektim. 25 sene öncesinden bahsediyorum. O sıralar Osmanlı Kadın Hareketi hakkında yaptığım doktora tez çalışmamın araştırmasını kütüphanelerde bitirmiş, tezimi yazmaya başlamıştım. Bu davet bana, kadın hareketinin ve kadın çalışmalarının önemli bir ismi olan ve tez danışmanım Prof. Cemil Oktay’ın vasıtasıyla tanıştığım, daha sonra tezime katkısını esirgemeyecek olan Şirin Tekeli tarafından yapılmıştı. Şirin Tekeli o yıllarda siyaset bilimi doçentiydi. Ancak 80 Darbesi sonrasında getirilen Yüksek Öğrenim Kurumu'nu protesto ederek üniversiteden istifa etmişti. Akademide değildi, ama hem çevirileriyle hem de bilimsel toplantılardaki düzenleyici ve katılımcı rolüyle üniversite dışında, özellikle kadın hareketi içinde önemli bir rolü vardı. Daha sonra da çok sayıda kadın derneği ve vakfının kurulmasında öncülük edecekti. İşte o gün, 1989’da kurmuş oldukları bir vakfın faaliyetlerini yürüteceği binanın açılışı yapılacaktı. 14 Nisan 1990’da, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın binası, okurlara ve araştırmacılara açılacaktı...”

Aradan geçen 25 yıl boyunca Kütüphanede kadın konusunda 12 bine yakın kitap ve belge toplandı. Kadınlar hakkında yayınlanmış bilimsel ve edebi yayınların yanı sıra, özel arşivler, kadın örgütleri koleksiyonu, süreli yayınlar, Cumhuriyet öncesi ve sonrası kadın dergileri, efemera denilen belgeler, afişler, yazar, sanatçı, bilimci ve siyasetçi kadınların biyografik dosyaları, nadir eserler, dijital koleksiyon, yüksek lisans ve doktora tezleri, sözlü tarih görüşmeleri ve makale koleksiyonları katlanarak arttı. Kütüphane web sitesinde tüm bu kaynakların detayı yanında, Türkiye’deki kadın derneklerinin, araştırma merkezlerinin, dünyadaki kadın kütüphaneleri hakkındaki bilgileri görmemiz mümkün. Tüm bunlar gönüllü kadın emeği ve mali katkısı ile gerçekleşti, gerçekleşiyor.

Bu arada çeşitli komisyonlar kuruldu. Önemli bir başvuru kaynağı olan Osmanlı Kadın Dergileri Bibliyografyası yayınlandı. Osmanlı kadın dergilerinin çoğu tüm dergi olarak Türkçeleştirilerek yayınlandı. Kütüphanedeki faaliyetleri duyurmak için bültenler çıkarıldı. Çeşitli konularda, çantalarımızdan eksik etmediğimiz işlevsel ajandalar basıldı. Ulusal ve uluslararası kongreler düzenlendi. 8-10 Ekim 1991'de "Uluslararası Kadın Kütüphaneleri Sempozyumu" düzenlendi. Bu sempozyuma Avrupa'dan ve ABD'den kadın kütüphaneleri katıldı. 1999’da hafta sonları iki ay süren Alternatif Feminist Kurslar düzenlendi. “2010 Avrupa Başkenti İstanbul” projesi çerçevesinde “İstanbul Kadın- Kadın İstanbul” başlığıyla 1 sene boyunca 30 panel, “Kadın Gözüyle İstanbul” başlıklı 8 gezi, müzik dinletileri, paneller yapıldı. Bu konuşmaların toplandığı bir kitap yayımlandı. 2011’de 27 Avrupa Birliği ülkesi ile birlikte FRAGEN1 (Frames on Gender) projesine dâhil olundu. Türkiye’nin kadın tarihini yansıtan ve bu alanda dönüm noktaları oluşturan 10 eserin seçimi yapıldı. Avrupa kadın tarihini gösteren ve yaygın kullanıma açık olan Fragen web sitesi ve veri tabanında yer alındı. 19-20 Nisan 2014’te Yeditepe Üniversitesi ile birlikte, "Kadın Hayatlarını Yazmak: Oto/Biyografi, Yaşam Anlatıları, Mitler ve Tarih Yazımı" isimli uluslararası sempozyum düzenlendi. Sempozyum kitapları yayınlandı.

 

Araştırmacılar için kaynak

Vakfın kuruluş amacında ifade edilen “Kadınların geçmişini iyi tanımak, bu bilgileri bugünün araştırmacılarına derli toplu bir şekilde sunmak ve bugünün yazılı belgelerini gelecek nesiller için sağlamak” düsturu yıldan yıla hayata geçirildi.

Kütüphanede halen 57 özel arşiv var. 8 tanesi tasniflenip katologlandı. Sosyal, siyasal ve kültür tarihimiz açısından önemli yer tutan tüm bu evrak ve belgeler, bağışlandıktan sonra titizlikle tasnif ediliyor, imkânlar ölçüsünde kataloglanıyor. Kitaplar da çok önemli... Ancak arşivlerdeki her bir belge, kayda geçirilmemiş çok sayıda bilgiyi bünyesinde barındırdığından belki de daha fazla önemsenmeli...

Bir siyasetbilimci ve kadın tarihçisi olarak bunun bilincinde olduğum için, ben de yıllar içinde kendi özel arşivimi oluşturdum. Görev yaptığım İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki ofisim bana mekânsal açıdan iyi bir olanak sundu. Ancak deprem sonrasında hasar gören binamızı, nihayet geçen yaz başında restorasyon ve güçlendirme kararının alınmasıyla boşaltma durumu ortaya çıktığında belki zamanından biraz önce bunları kütüphaneye bağışlamaya karar verdim. Binlerce adet belgeyi içeren arşivimde 25-30 yıla uzanan bir geçmişin izleri bulunabilir. Toplantı afişleri, gösteri fotoğrafları, belgeleri, objeleri, siyasal parti afiş ve bildirileri, makaleler, raporlar, kitaplar... Her bir belgeden ayrılmak çok kolay olmadı. Çünkü bunlar sosyal ve siyasal tarih kadar kendi bireysel tarihimin de izlerini taşıyor. Ancak biliyorum ki tüm bu belgeler kadın hareketinin tarihini ve dolayısıyla kadın tarihini ziyadesiyle zenginleştirecek, kadınların görünürlüğüne katkıda bulunacak... Bu nedenle gönlüm rahat, sizlere de arşiviniz varsa aynısını tavsiye edebilirim. Siz de örneğin sendikanızda yaptığınız bir eylem, bir basın açıklaması, bir gösteri bildirisi, toplantı tutanağı, fotoğraflar türünden belgeleri saklayıp kütüphaneye iletebilirsiniz. Böylelikle, emek hareketinde kadınların rollerini ve katkılarını ortaya çıkarmada önemli bir rol üstlenebilirsiniz.

Tüm bu belgelerin oluşturacağı arşivler, gazeteciler, araştırmacılar ve tez yazan öğrenciler için çok önemli kaynaklardır. Bunların olmadığı eserler eksiklik taşır. Zira, ancak özel çaba ile toplanan bu belgeler başka birileri tarafından önemsenmez ve toplanmazsa kaybolur gider. Bunları kaybolmaktan ancak biz kurtarabiliriz. Üstelik bunlar bizlerin aktivist olarak kendi örgütlerimizin toplumsal hareket tarihi içindeki rollerini de belgelerler. Bu belgelerin, tarih yazımında ve toplumsal hareket tarihindeki öneminin bilincinde olmak bu nedenle hayli önem taşıyor. Bunlar aynı zamanda feminist hareketin, emek hareketinin bilinç ve örgütlülük düzeylerini de sergiler; kendimize olan inancımızı ve özgüvenimizi tazeler. Bu nedenle, Kadın Eserleri Kütüphanesi, yukarıda saydığım yönleriyle diğer kütüphanelerden hem kaynaklar hem de amaçlar açısından bir uzmanlık kütüphanesi olarak farklı bir işlev üstleniyor.

Cazibe Hakkı Hanım'ın, Osmanlı döneminde kadınlar için bir kütüphane açma girişimi başlattığını biliyoruz. Ancak bu çabanın başarılı olup olmadığı bilgisine sahip değiliz. Ama ondan yüz sene sonra, bizlerin kurduğu kütüphanenin 25 yıldır süren başarısına şahidiz. Daha nice yıllara diyelim... ■

Süreyya Ağaoğlu Arşivi

Kütüphaneye önemli özel arşivler kazandırıldı. Bunlardan birinin geliş sürecini, Vakıf fikrini ortaya atan kurucu Aslı Davaz, Toplumsal Tarih dergisinin Nisan 2009 tarihli sayısında şöyle ifade ediyor: “Türkiye’nin ilk kadın avukatlarından Süreyya Ağaoğlu’nun arşivi, altı bine yakın belge ile kadın konulu arşivciliğe en güzel örneği oluşturmaktadır. Bu arşivde bulunan belgeler sıradan belgeler değildir, her biri ayrı ayrı tarihsel önem taşımaktadır. Vakfımız, Ağaoğlu Arşivi’ni bir akrabasının vasıtasıyla vefatından birkaç yıl sonra talep etmiştir. Talebimiz aile tarafından çok olumlu karşılandı, ancak bu arşivin vakfa taşınmasından önce çok kapsamlı bir ön çalışmanın yapılması gerektiği ortaya çıktı. Dağınık yerlerde bulunan belgeleri önce bir araya getirmek gerekiyordu. Bu işlem yapıldıktan sonra aile, belgeleri tek tek inceleyerek, aralarından çok özel olanları kendilerine ayırdı. İşyeri evraklarının saklanıp saklanmama meselesi gündeme geldi. Biz bu evrakların mutlaka korunması gerektiğini vurguladık. Aile ise bu evrakların hiç kimseye yararı olmayacağını düşünüyordu, ancak hayat bunun tam aksini kanıtladı. Belgeler vakfa geldikten birkaç ay sonra bir gazeteci ‘belgelerin kütüphanede olduğunu duyduğunu ve büyük olasılıkla işyeri evraklarının arşivde olmayacağını düşündüğünü’ söyledi. Kendisine bu evrakların da atılmayarak arşive konulduğunu söylediğimizde çok şaşırdı. Bu evrakları bulma ihtimalinin hemen hemen mümkün olmadığını söyleyen gazeteci ‘bu evrakları bulmak benim için bir mucizedir’ dedi. Çünkü gazetecinin yapmak istediği araştırmanın konusu Ağaoğlu’nun meslek hayatı boyunca ilgilendiği davaların konuları üzerineydi. Aile belgeleri bir araya getirdikten sonra vakıf bir ay boyunca Doktor Gültekin Ağaoğlu’nun evinde envanter çalışması yaptı. Çalışmanın sonunda vakıf ve aile arasında bir bağış sözleşmesi imzalanarak altı bin belge koliler halinde vakfa taşındı.” ■

 

 

 

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 51, Haziran 2015)