• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Gazetecilere Özgürlük Platformu tutuklamaları protesto etti

Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul, Mümtüz İdil, İklim Bayraktar, Sait Çakır, Müyesser Yıldız ve Coşkun Musluk ile yazar Yalçın Küçük'ün 3 Mart'ta gözaltına alınmalarını, Ahmet Şık ile Nedim Şener'in tutuklanmalarını protesto eden Gazetecilere Özgürlük Platformu “Susmayacağız” diyerek tutuklamalara büyük tepki gösterdi.

 

04.03.2011

Gazetecilere Özgürlük Platformu tutuklamaları protesto etti

Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul, Mümtüz İdil, İklim Bayraktar, Sait Çakır, Müyesser Yıldız ve Coşkun Musluk ile yazar Yalçın Küçük'ün 3 Mart'ta gözaltına alınmalarını, Ahmet Şık ile Nedim Şener'in tutuklanmalarını protesto eden Gazetecilere Özgürlük Platformu “Susmayacağız” diyerek tutuklamalara büyük tepki gösterdi.

4 Mart'ta Taksim Meydanı'nda toplanan gazeteciler, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, siyasi partilerin temsilcileri AKP iktidarını protesto eden sloganlar atarak Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdü. “Özgür basın susturulamaz”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek”, “”Nedim, Ahmet onurumuzdur”, “Bugün Ahmet, Nedim, yarın kim”, “Cezaevinde gazeteci istemiyoruz”, “Gazeteciye özgürlük”, “AKP elini medyadan çek” dövizleri taşıyan kitle Galatasaray Lisesi önüne ulaştığında, burada Gazetecilere Özgürlük Platformu adına Dönem Sözcüsü, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan S. İpekçi bir açıklama yaptı.

İpekçi yaptığı açıklamada, “ Devlet yönetiminden sorumlu bazı bakanların ileri sürdüğü gibi Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğü ABD ile kıyaslanamayacak kadar ileri düzeyde olsaydı eğer, bu çok sevdiğimiz ülkemizde 25'i ulusal düzeyde, 60'ı yerel düzeyde faaliyet gösteren 85 meslek örgütü bir araya gelerek Gazetecilere Özgürlük Platformu kurmaya ihtiyaç duymazlardı”  dedi.

Bugün itibariyle cezaevlerinde 54'ü tutuklu, 7'si hükümlü olmak üzere 61 basın mensubunun bulunduğunu, 2009 yılının başından bugüne kadar halen cezaevlerinde bulunan gazetecilerle birlikte toplam 88 gazetecinin cezaevi koşullarını bizzat gördüğünü söyleyen İpekçi, bu sayılara

3 Mart'ta gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin dahil olmadığını belirtti.

Bu uygulamaların basın ve ifade özgürlüğünün açıkça ihlali anlamına geldiğini belirten İpekçi şöyle devam etti:

“ Gazeteciler üzerindeki baskıların giderek artmasından duyduğumuz endişeler artık tahammül edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Cezaevindeki gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı değil de, terör örgütü üyeliği ya da terör örgütü propagandasından dolayı tutuklu olduğunu iddia edenler, Türk Ceza Kanunu'na göre “iftira” suçunu işlemektedirler. Bu tür suçlamalarla yargılanan basın mensuplarını, hakkında uygulanacak cezayı, suçun ağırlaştırıcı nedeni olan “basın ve yayın yoluyla işlediği” gerekçesiyle üçte bir oranında artırırken “gazeteci” saymak, ancak cezaevlerindeki basın mensupları hesabında “sıradan bir suçlu” olarak kabul etmek mümkün değildir. “

Haklarında kesin delillere dayalı bir suçlama olmayan gazetecilerin evlerinin “isnat edilen” suçlar için “kanıt bulmak” ya da “kanıt yerleştirmek” amacıyla genel aramaya tabi tutulmasının hukuk dışı olduğunu söyleyen İpekçi  şöyle devam etti:

“Cezaevlerindeki gazetecilerin yazdıkları haberler; meslek örgütleri olarak eleştirdiğimiz kanun hükümlerindeki muğlak kavramlar nedeniyle “terör örgütü propagandası” ya da “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” olarak yorumlanmakta, bunun devamında da tutuklanmalarına gerekçe gösterilmektedir. AB üyeliğine aday olma iddiasındaki Türkiye bu hukuksuzlukla demokrasisini ilerletemez. Cezaevlerine giren, gözaltına alınan, haklarında soruşturma ve dava açılan gazetecilerin sayısının her geçen gün daha da artmasından duyduğumuz kaygı; gazetecilerin şahsına yönelik değil; halkın gerçekleri öğrenme, bilgi edinme ve haber alma hakkı adınadır. Meslektaşlarımız, tamamen mesleki faaliyetlerinden dolayı, gazetecilik meslek ilkelerine uygun habercilik görevlerini en iyi biçimde yapmaya çalışmalarından dolayı suçlanmaktadırlar, yargılanmaktadırlar.”

Türkiye'nin, mesleğini iyi yapan gazetecileri yargılayan bir ülke haline dönüştüğünü, bu utancın gazetecilere değil, ülkeye yönetenlere ait olduğunu vurgulayan İpekçi, “Gazetecilere yönelik bu iftira kampanyasının, haksız yargılamaların ve hukuk dışı uygulamaların bir an önce sona ermesini istiyoruz” dedi. Cezaevlerindeki gazetecilerin derhal özgür bırakılmasını talep ettiklerini belirten İpekçi sözlerini şöyle tamamladı:

“Gazeteciler üzerinde yaratılan baskı, korku ve sindirme ortamını ortadan kaldıracak demokratik adımların atılmasını, ceza yasalarında köklü değişikliklerin acilen yapılmasını bekliyoruz. Bütün bu beklentilerimiz karşılanana kadar, halkın haber alma hakkı için görevimizi en iyi biçimde yerine getirmekten vazgeçmeyeceğimizi, susmayacağımızı, korkmadığımızı bir kez daha ilan ediyoruz.”