• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın

Yargılanan ifade özgürlüğüdür

İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde yapılan Odatv davasının 2. duruşmasını izleyen gazeteci örgütleri, siyasi partiler, sendikalar, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları, gençlik örgütleri, yazarlar, aydınlar, okurlar yapılan kitlesel basın açıklamasında, “ Yargılanan ifade özgürlüğüdür. Özgür basın susturulamaz” diyerek tepkilerini dile getirdiler.
 
BASIN SERVİSİ
26.12.2011

İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde, 26 Aralık sabahı yapılan Odatv davasının 2. duruşmasını izleyen Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazetecilere Özgürlük Platformu,Çağdaş Gazeteciler Derneği, Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları (ANGA), Avrupa gazeteci örgütleri, siyasi partilerin ve sendikaların temsilcileri, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, gençlik örgütleri, yazarlar, aydınlar, okurlar, Adliye binası önünde yapılan kitlesel basın açıklamasında tutuklamaları protesto ettiler, “ Yargılanan Ahmet, Nedim ya da diğer gazeteciler değil, ifade özgürlüğüdür. Özgür basın susturulamaz” diyerek tepkilerini dile getirdiler, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını talep ettiler.

Ergenekon soruşturması kapsamında Odatv'de yapılan aramalar sonrasında, gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın'ın da aralarında bulunduğu 12'si tutuklu 14 sanık hakkında açılan davanın 2. duruşması 26 Aralık sabahı başladı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın,Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, CHP İstanbul milletvekilleri Umut Oran, Oktay Ekşi, Binnaz Toprak ve CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de duruşmayı izleyenler arasındaydı. Duruşmayı takip etmek isteyen çok sayıda gazeteci ve uluslararası gözlemci de duruşma salonuna giremedi.

Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın

İçeride dava sürerken saat 12.30'da da Çağlayan Adliyesi önünde kitlesel basın açıklaması yapıldı. Çağlayan Adliyesi'nin önünü dolduran kitle ellerinde, “Tutuklananlar serbest bırakılsın,”, “Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü istiyoruz,” “Özel Yetkili Mahkemeler Kaldırılsın”, “Kitaptan, yumurtadan bomba olmaz Başbakan”, “Halkın haber alma özgürlüğü var”, “AKP faşizmine geçit yok” şeklinde dövizler taşıyarak tutuklamaları protesto etti.

Basın açıklamasında ilk konuşmayı gazeteciler Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları (ANGA) adına Emel Soy yaptı. Aynı zamanda TGS İstanbul Şube Başkanı olan Soy, Odatv davasında sadece gazetecilerin değil, halkın haber alma özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün yargılandığını söyleyerek, “Sanık sandalyesinde kitaplar, haberler, yazılar var. Hakim önüne çıkarılan Ahmet veya Nedim değil, ifade özgürlüğüdür. Davaların, soruşturmaların adı farklı olsa da amacı aynı; toplum sindirilmek, baskı normalleştirilmek ve siyasi iktidara her türden muhalefet bastırılmak isteniyor. Tutuklu gazeteci arkadaşlarımız serbest bırakılmalı” dedi.

Gazetecilere Özgürlük Platformu dönem sözcüsü Turgay Olcayto da yaptığı konuşmada, “Adalet için, özgürlük için buradayız. Düşünce ve ifade özgürlüğü istiyoruz. Ülkenin her tarafı cezaevine dönüştü. Demokrasimiz utanç içinde. Umarız Türkiye bu ayıplardan kısa sürede kurtulur” dedi.

Avrupa Gazeteciler Federasyonu Temsilcisi de yaptığı konuşmada, “Şu anda burada gördüğümüz durum utanç verici.100'e yakın gazeteci cezaevinde. Eğer bu durum devam ederse Türkiye gazeteciler için tamamen bir hapishane olacak. Biz Avrupalı gazeteciler olarak bu durumun değişmesi için her türlü çabayı göstereceğiz” diye konuştu.

Tutuklu Gazeteciler Örgütü Temsilcisi Necati Abay ise “Odatv'den yargılanan arkadaşların tümünün serbest bırakılmasını istiyoruz. Tutuklanan son 36 gazeteci ile cezaevindeki gazetecilerin sayısı 96'ya ulaştı. Tutuklamaları protesto ediyoruz. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ve Terörle Mücadele Yasası kaldırılmalıdır” dedi.

YARSAV Eski Başkanı Emin Eminağaoğlu, Mersin Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, CHP Milletvekilleri Oktay Ekşi, Binnaz Toprak, Sezgin Tanrıkulu da birer konuşma yaparak tutuklamaları protesto ettiler.

Ağaoğlu,”Önce yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdılar. Şimdi basın özgürlüğünü ortadan kaldırıyorlar. Yargılanan basın özgürlüğüdür. Böyle bir durum, olağanüstü dönemlerde bile yaşanmadı. Basının işlevi, Resmi Gazete gibi görülüyor. Bizler bu mücadelede bedel ödeyenlerin yanındayız” dedi.

Mersin Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de konuşmasında bu davanın Hopa Davası gibi çökmeye mahkum olduğunu belirterek, “Bu davalarla gazeteciler değil Ağır Ceza Mahkemeleri ve Savcıları itibarsızlaşıyor. Kürtleri, gazetecileri, aydınları, devrimcileri cezaevlerine dolduruyorlar. Ancak bu güçler bu cezaevlerinin duvarlarını aşıp özgürlüklerine kavuşacaklardır. Bizler parlamentoda gereği neyse onu yapacağız.”

Oktay Ekşi ise yaptığı konuşmada,”Bu kadar utanç verici bir duruşma izlemedim. Beni çok utandırdı. Gazetecileri değil, düşüncelerini tutukladılar. Ayıptır, utanç vericidir. 96 düşünce adamının tutuklanması bu ülkeyi yöneten zihniyetin ne kadar faşizan bir anlayışa sahip olduğunu gösteriyor. Ancak bizim geleceğimiz aydınlık, bu zihniyeti savunanların geleceği ise karanlıktır” dedi.

Sezgin Tanrukulu da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AKP'nin baskısı altında inim inim inlediğini belirterek yapılanın, AKP'nin yargı operasyonu olduğunu söyledi. Tanrıkulu, “Bu dava ile savcılar bu baskıları dünyaya ve Türkiye'nin tümüne gösterdiler. Bizler dayanışma içinde olarak bunların üstesinden geleceğiz” dedi.

Sendikal Güç Birliği Platormu adına dönem sözcüsü olarak bir konuşma yapan Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin ise saldırıların sadece gazetecilere yönelik olmadığını, toplumun her kesimine saldırı olduğunu belirterek şunları söyledi:

“İddianameler boş, gerçekçi değil, söylenenler yalan. Ama her şey bu ceberrut iktidar tarafından gerçekleştiriliyor. Artık bizlerin de alternatif olarak birşeyler yapması lazım. Ortak düşünce, ortak eylem temelinde sonucu değiştirecek birşeyler yapmalıyız. Yarın içeride olanların yanında olmamamız gibi bir şeyin garantisi yok. Bizler, Sendikal Güç Birliği Platformu olarak taşıdığımız sorumluluğun gereği olarak üzerimize düşen görevi yapmaya çaba gösteriyoruz. Bu anlamda da herkesi, her kesimi göreve çağırıyoruz.”

 

Ceza istemleri

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince hazırlanan iddianamede, Yalçın Küçük'ün ''silahlı örgüt kurmak ve yönetmek'', ''kaos ortamı oluşturmak amacıyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek'', ''devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etmek'', ''yasaklanan bilgileri temin etmek'', ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek'' suçlarından ve ''örgüt yöneticisi sıfatıyla diğer şüphelilerin işlemiş olduğu özel hayatın gizliliğini ihlal etmek'' suçundan 21 yıldan 43 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.

Soner Yalçın'ın ''silahlı örgüte üye olmak'', ''kaos ortamı oluşturmak amacıyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek'', ''devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etmek'', ''yasaklanan bilgileri temin etmek'', ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek'', ''özel hayatın gizliğini ihlal etmek'' ve ''kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek'' suçlarından 14 ile 36,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, gazeteci Ahmet Şık ile eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın ''silahlı örgüte yardım etmek'' suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

Kaşif Kozinoğlu'nun ''silahlı örgüte üye olmak'', ''devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etmek'' ve ''yasaklanan bilgileri temin etmek'' suçlarından 11,5 yıldan 26 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, Nedim Şener'in de ''silahlı örgüte yardım etmek'' suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor.

İddianamede, diğer sanıkların da benzer suçlara ilişkin olarak 7,5 ila 23 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılması isteniyor.

Davanın sanıkları arasında yer alan Kaşif Kozinoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinde 12 Kasım'da rahatsızlanmış ve daha sonra hayatını kaybetmişti.