• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Akıldışı büyük satış | Nuray Mert-Radikal

Petrol-İş Sendikası'ından, basına hitaben yazılmış 19.12.2005 tarihli bir mektup ve dosya aldım. Tüpraş satışına ilişkin, A&G Araştırma'ya bir kamuoyu araştırması yaptırmışlar, hem onun sonuçlarını göndermişler, hem de 'Siz bu akıldışı satışa ikna oldunuz mu' diye soruyorlar.

 

NURAY MERT
22.12.2005

Petrol-İş Sendikası'ından, basına hitaben yazılmış 19.12.2005 tarihli bir mektup ve dosya aldım.
Tüpraş satışına ilişkin, A&G Araştırma'ya bir kamuoyu araştırması yaptırmışlar, hem onun sonuçlarını göndermişler, hem de 'Siz bu akıldışı satışa ikna oldunuz mu' diye soruyorlar.
Ben değil, Tüpraş, özelleştirmelerin çoğuna ve mantığına ikna olmuş değilim, olabileceğimi de sanmıyorum, bunu da sık sık sizlerle paylaşıyorum. Biliyorum, özelleştirme fanatikleri yine bildik masallara müracaat edecekler, bunlardan biri olan Maliye Bakanı Unakıtan gibi, 'Siz ne derseniz deyin, satacağız, devlet yoğurt üretmez vs.' deyip geçecekler. Daha kötüsü, 'Bu konu kapanmıştır!' tarzında yürüttükleri sessizlik politikasına devam edecekler.
Memlekette, daha doğrusu basında, bireysel hak ve özgürlükler dışında hiçbir şeye kafayı takmayanların dışında sol kalmadığı için, bu politika büyük ölçüde 'başarılı' da olacak. Ben yine de diyorum ki, bu mesele kapanmamıştır, kapanmamalıdır.
Bugüne kadar özelleştirme konusu hakkıyla tartışılmamış, toplum yeterince bilgilendirilmemiştir. Halkı, 'Kamu kuruluşları vergilerinizi yutuyor' masalıyla kandırıp, kamu servetini çarçur ediyorlar. 20 yıldır yapılan özelleştirmelere ilişkin raporlara bakın, hepsi buna işaret ediyor. Zarar eden bazı kamu kuruluşları bahane edilip, kâr edenler dahi özel sermayeye devrediliyor. Vergilerimizi asıl yutan, batık banka, havaya giden teşvikler, pahalı ihaleler, maalesef büyük ölçüde tartışma dışında bırakılıyor. Özelleştirmeye ilişkin tartışma çıkarsa o da, alıcı sermayenin yerli mi yabancı mı olduğu konusunda yoğunlaşıyor. Meydan, derdi sermaye ile değil, sermayenin ırkı, milleti olanlara kalıyor. Çok önemli bir konu, yine milliyetçiliğin zihin çarpıtmalarından birinin kurbanı oluyor.
Asıl konumuza dönersek, Tüpraş, kâr eden kurumlardan biriydi ve Maliye Bakanı'nın üslubuyla konuşursak, yine de çatır çatır satıldı. Büyük satıştan önce gerçekleşen yüzde 14'lük payın satışına ilişkin şaibeler ve mahkeme süreci halen devam ediyor. Şimdi Petrol-İş Sendikası, büyük satışa ilişkin ciddi bir hukuki sorun olduğuna ilişkin bir rapor hazırlamış, çalışmalarını bu yönde yürütüyormuş. Satışa ilişkin, öne sürülen 'kısıtlı kamu kaynakları kullanılmadan teknoloji transferi ve yatırım zorunluluğu' satış şartnamesine konulmamış. Buna ilişkin açılan davaya verilen yanıtta ise, 'Tüpraş'ın gerekli yatırımları 1987 yılından bu yana zaten yapıyor olduğu, bunun dışında da bir yatırıma ihtiyaç olmadığı' söylenmekteymiş. ÖYK kararının gerekçesi ile, yatırım ihtiyacının bulunmadığını ileri süren ÖİB cevabı arasındaki ciddi çelişkiyi gösteren metinler Petrol-İş'in basına gönderdiği dosyada mevcut. Vatandaş olarak, sadece yetkililerden değil, özelleştirme fanatiği olan konunun uzmanlarından bu konuda açıklama beklemek durumundayız.
Petrol-İş sendikası dosyasında ayrıca, Tüpraş özelleştirmesinin kronolojisi var. Bu kronoloji, Ocak 2004'te TÜPRAŞ'ın yüzde 65.76'sının 1.3 milyar dolara bir tabela şirkete satışı ile başlıyor. O satış da savunuluyordu. Biliyorsunuz, Petrol-İş bu satışı Haziran 2004'te iptal ettirdi, Eylül 2005'te yüzde 51, bu kez 4.14 milyar dolara satıldı. Aynı adamlar, bu kez bu satışı savunmaya başladılar. Sadece bu bile bir büyük skandaldır. Özelleştirme meselesini tartışma dışı bırakma siyasetlerinin tuzağına düşersek, buna benzer skandallar sürecek. Kamuoyu kandırılmaya, serveti haraç mezat satılmaya devam edecek.
Bireysel hak ve özgürlükler de, ilkesel hak ve özgürlükler de tabii ki çok önemli ve bunlardan taviz vermek durumunda değiliz. Ancak, demokrasi bazı arkadaşlarımızın zannettiği gibi, sadece bu çerçevede tanımlanabilecek bir şey değil. Toplum olarak, vatandaş olarak, bizi ilgilendiren her konuda, bilgilendirilme ve itirazlarımızın dikkate alınması, bunun araç ve imkânlarının oluşturulması ve savunulması gerekiyor. Bildiğiniz gibi AB bu tür davalara gözlemci göndermiyor, iş bize, size, tüm topluma düşüyor. Siz hakkınızın peşinde koşmazsanız, çocuklarınız, giderek daha büyük ölçüde sermaye köleleri olacak.

Kaynak: RADİKAL GAZETESİ