• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

İklim değişikliği konferansı umut kırıklığı yarattı:

Beklentisi düşük bir toplantıydı

İklim Değişikliği Üzerine Birleşmiş Milletler Çerçeve Antlaşması Taraflarının 18. Konferansı (COP 18) tahmin edilen sonuca vardı. Doha'dan iklim değişikliğiyle ilgili zayıf bir karar paketi çıkması şaşırtıcı olmadı. Şimdi bu karar paketini değerlendirmek ve bulunduğumuz yeri belirlemek gerekiyor.

Dışilişkiler Servisi
11.01.2013

İnsan COP toplantılarına katılınca, bilimkurgu filmlerinde paralel bir dünyayı ziyaret etmiş gibi oluyor. Doha karar paketi zor kararları inatla erteliyor. -Özellikle Kuzey Amerika'daki- medyada yaratılan izlenimin aksine, bilimin söyledikleri açık ve tehlike burnumuzun dibinde. 1991 ila 2012 arasında, iklim konusunda 13.950 akademik makale yayımlanmış. Bunlardan sadece 24'ü küresel ısınmayı reddediyor.

İklim Değişikliği Üzerine Hükümetlerarası Çalışma Grubu'ndan bilim insanlarının verdiği bilgiye göre, önümüzdeki üç ila altı yıl içinde alınacak hayati önlemler, küresel ısınmayı sanayileşme öncesi düzeylerin ancak iki santigrat derece üzerinde tutabilecek. Bu üstesinden gelinebilecek bir düzey kabul ediliyor. Bununla birlikte, halen taahhüt edilen önlemler ile durumu denetim altında tutabilmek için yapılması gerekenler arasındaki uçurum derinleşmeye devam ediyor.

Eğer yapılması gerekenler 2015-2018 döneminden sonraya ertelenecek olursa, çocuklarımızın geleceği, ne sonuç vereceği henüz belli olmayan ya da henüz var olmayan teknolojilere bağlı olacaktır. Ne kadar ertelersek, görev de o kadar zor, pahalı ve tehlikeli hale gelecektir.

Yakın gelecekte gündemde yer alan çalışmalardan biri, Haziran 2013'te yapılması öngörülen Yeşil İstihdam ve Sürdürülebilir Gelişme konulu ILO etkinliğidir. Bu etkinlik, Adil Geçiş konusuyla ilgili bir ILO standardı oluşturmaya yönelik bir diyalogun başlangıcı olabilir.

Emekçiler daha çok etkilenecek

Sonuç olarak, sendikal hareket için iki potansiyel tehlike söz konusu. Bunlardan biri şudur: Hareketsiz kalmakla iklim değişikliği felaketinden kaçınmak mümkün değildir. Zenginler kuşkusuz gemisini yürütecektir, ama kabak dünyadaki emekçilerın ve yoksulların başına patlayacaktır. Diğer tehlike ise (ki bu ilkiyle birlikte olabilir de olmayabilir de) şudur: Dünya halkları tehlikenin birden farkına varacak ve panik içinde, ne kadar katı ve acımasız olduğuna aldırmaksızın, “çözüme” yönelik her önlemi kabullenecektir. Bu senaryoda, sendikal hareketin ve toplumsal bilince sahip diğer sivil toplum örgütlerinin -çevre tartışmasına toplumsal standartları, çalışma standartlarını, insan haklarını, sürdürülebilir istihdamı, insana yakışır çalışmayı ve Adil Geçiş'i sokmaya yönelik- onlarca yıllık çalışması, burnumuzun dibine gelmiş felaketle baş edebilmek için ille de bir şeyler yapma telaşıyla, bir kenara atılacaktır.

COP18'in, sözgelimi COP15 ya da COP17'den daha az çekişmeli bir toplantı olarak hatırlanacak olmasının nedeni, bu toplantının daha başarılı geçmesi değil, COP18'e ilişkin beklentilerin öncelikle daha düşük olmasıydı. COP süreçlerinin hedefine asla varmayacağını söylemek insana cazip geliyor, ama küresel iklim müzakereleri konusunda var olan tek çerçeve budur ve bunun bir kenara bırakılması başka bir çerçeve oluşturmamızı gerektirecektir. Bu ise zaman alacaktır; bunu göze alamayız. SustainLabour'dan Laura Martin Murillo'nun deyişiyle, “bu forum -bu gezegenin yurttaşları olarak- bizlere de aittir; oluşumuna katkıda bulunan çevre ve gelişme hareketlerine ve sendikal harekete.” Her şey, her ülkede bütün yurttaşların gerekenin yapılması için kendi hükümetlerine, sadece COP toplantılarının yapıldığı günlerde yılda bir kez değil, devamlı baskı uygulamasına bağlıdır.

Doha karar paketinde öne çıkan konuları şu başlıklar altında toplayabiliriz:

Kyoto Protokolü – Sera gazlarının kontrolüne ilişkin, yürürlükteki tek hukuki çerçeve olan Kyoto Protokolü, Durban Platformu'nun yürürlüğe girmesi öngörülen 2020 sonuna kadar uzatıldı. 2014'te hedeflerin “gözden geçirilmesi” söz konusu olmakla birlikte, yeni hedefler öngörülmedi. Kyoto Protokolü, antlaşmanın onaylanmaması ve tanınmaması nedeniyle, şimdi küresel sera gazı emisyonlarının sadece yüzde on beşini kapsıyor. Birinci yükümlülük döneminden kullanılmamış emisyon kredileri olan ülkeler kendilerine tahsis edilen payın yüzde 2,5'ini ikinci yükümlülük dönemine aktarabilecekler ve satış hasılatının yüzde 2'si gelişmekte olan ülkelere yardım için ayrılacak. Protokol ile bağlı olmayan ülkeler kredi satın alabilecekler, ama satamayacaklar.

Uzun Vadeli İşbirliği Eylemi – Aslında Kyoto Anlaşması'nın gelecekteki yükümlülük dönemleriyle ilgilenmek amacıyla kurulan Uzun Vadeli İşbirliği Eylemi Üzerine Özel Çalışma Grubu'nun (AWG-LCA) yerini Durban Platformu tartışmaları aldı ve bu çalışma grubu Doha'da tasfiye edildi. Şunun vurgulanması önem taşıyor: Sendikal hareket sosyal standartlar, yeşil istihdam ve Adil Geçiş konusunda anlaşmaya hükümler girmesini bu Özel Çalışma Grubu'ndaki çalışmalarıyla sağlamıştır. Çalışma Grubu'nun nihai raporunda bu kavramlara gönderme yapılmıştır. Taraflar, düşük emisyonlu ve iklime dirençli bir topluma geçişte insana yakışır çalışma koşulları ve kaliteli istihdam yaratacak Adil Geçiş'in hedef olmaya devam ettiği konusunda anlaşmış bulunuyorlar. Bu kavramların Durban Platformu üzerine yapılacak tartışmalarda yer almasını sağlamak için mücadele etmemiz gerekip gerekmediğini zaman gösterecek.

Durban Platformu – Özellikle ABD ve Kanada gibi bazı gelişmiş ülkelerin Kyoto Anlaşması'na karşı çıkması, geçen yılki COP'un önemli sonuçlarından biri olan Durban Platformu'yla noktalandı. Kyoto Anlaşması'nın bu şekilde fiilen bir yana bırakılması birçokları tarafından ciddi bir başarısızlık olarak görüldü. İyimserlere göre ise Durban Platformu, sera gazlarının kontrolüne yönelik, Kyoto Protokolü'ne katılmaya direnen (ya da Kanada gibi anlaşmadan çekilen) ülkeleri de kapsayan, hukuken bağlayıcı yeni bir uluslararası antlaşmaya yol açabilirdi. Böylesi bir iyimserlik şimdilik dayanaksız görünüyor. 2020'de yürürlüğe girecek bir antlaşmanın 2015'e kadar yapılması hedefi doğrultusunda önemli bir ilerleme kaydetmek yerine, COP18'in ortaya koyabildiği tek şey, bir metni müzakere etmek üzere bir dizi toplantı yapılmasını öngören bir plan oldu.

Kayıp ve Zarar – İlerleme kaydedilmemesinin göstergelerinden biri şudur: Sera etkisinin kontrolü ya da azaltılması üzerine tartışmalarla 20 yıl önce başlayan ve sonra iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik tartışmalarla yön değişikliğine uğrayan iklim müzakereleri, şimdilerde kayıp ve zararı bir gerçeklik olarak kabul etmek zorunda kalıyor. Bangladeş, Kamboçya, El Salvador, Honduras, Nikaragua, Pakistan, Tayland gibi ülkeler ve bir dizi küçük ada ülkesi önümüzdeki yıllarda iklimle ilgili hava olayları nedeniyle en ağır kayıp ve zarara uğraması beklenen ülkeler arasında yer alıyor. ABD ve diğer birkaç gelişmiş ülkenin karşı çıkmasına rağmen, Doha'da, etkiye açık ülkelerdeki kayıp ve zararları ele alacak bir mekanizma kurulması konusunda müzakerelerin 2013'te başlaması kararlaştırıldı.

Finansman – Finansman, özellikle gelişmekte olan ülkeler için, harekete geçmenin önündeki ana engellerden biridir. COP18'in belki de en umut kırıcı sonucu, Yeşil İklim Fonu ve gelişmekte olan ülkelerin kısa vadeli (acil) finansman ihtiyaçları konusunda gerekli desteği gelişmiş ülkelerin sağlamamasıdır. Küresel Yeşil İklim Fonu için önerilen yılda 100 milyar doların kolayca yaratılabileceğini sendikalar şimdiye kadar tekrar tekrar vurguladı. En uygun ve en basit seçenek, küçük bir mali işlem vergisi getirilmesi olabilir. Diğer seçenekler ise şunlar olabilir: fosil yakıtlar için sübvansiyonun kaldırılması, karbon vergisi, emekli fonlarının yeşil yatırımları için teşvikler getirilmesi, vb. 100 milyar dolar muazzam bir meblağ gibi görünse de, sadece ABD bu meblağın tamamını askeri bütçesinden kolayca aktarabilir. Hal böyleyken, ilk olarak COP15'te önerilen Yeşil İklim Fonu hâlâ parasız bir “fon” olarak varlığını sürdürüyor. Ayrıca, Fon'un yönetim yapısı, şeffaflığı ve sivil toplumun katkısını sınırlıyor, özel sektöre manipülasyon ve yolsuzluk olanakları yaratıyor.

Kaynak: IndustriALL Küresel Sendika
 

DUYURU...

GENEL BAŞKANIMIZ SÜLEYMAN AKYÜZ’ÜN FACEBOOK HESABI ÇALINMIŞTIR. GELECEK OLAN MESAJLARA VE PAYLAŞIMLARA LÜTFEN İTİBAR ETMEYİNİZ. ...
devamı