• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Murat Özveri/Birgün Gazetesi

Zor, Riskli Ama Gerekli

08.10.2014

Türkiye'de sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engellerin başında çifte baraj sistemi geliyor. Bir sendikanın toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalayabilmesi için öncelikle işkolu barajını geçmesi, ardından işletme/işyeri barajı şartını yerine getirmesi ve işyerinde yetki belgesi alması gerekiyor. Temmuz 2014 itibariyle, 20 işkolunda faaliyet gösteren 140 işçi sendikasından yalnızca 49'u toplusözleşme yapabilmek için gerekli olan yüzde 1'lik işkolu barajını geçebildi. 91 sendika ise barajı geçemediği için toplusözleşme kapsamı dışında kaldı.

6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'na göre kademeli olarak artacağı belirtilen işkolu barajı, Torba Yasa'ya eklenen bir maddeyle Ekonomik ve Sosyal Konsey'e üye konfederasyonların (Hak-İş, Türk-Iş, DİSK) sendikaları için yüzde ı'e sabidendi. Konfederasyonlara bağlı olmayan sendikalar için ise baraj yüzde 3 olarak kaldı. Bu değişikliğin, barajın altındaki sendikalara üye işçilerin toplusözleşme/grev hakkı için çare olmadığı ise açıkça görülüyor

MEŞRU VE HAKLI MÜCADELE

Peki, çare ne? Çalışma Ekonomisi Doktoru Av. Murat Özveri'ye göre, çare fiili mücadele. Özveri, sendikaların 6356 sayılı yasanın TIS yetkisi için aradığı çifte barajı, meşru ve haklı mücadeleler ile aşması gerektiğini belirtiyor. 'Bugün Türkiye'de devletten ve işverenden icazet almadan bir sendikanın örgütlenip TIS yetkisi almasının neredeyse olanaksız olduğunu' vurgulayan Özveri, şöyle diyor: "1983 yılından bugüne Türkiye'de uygulanan yetki sistemi, tek tip sendikacılık dayatması, işçileri işkolu sendikacılığına mahkum eden çifte yetki barajları; işyeri sendikalarına, federasyon tipi örgütlenmelere izin verilmemiş olması, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını kullanılamaz hale getirmiştir. Geçen zaman dilimi az bir süre değildir. Otuz yıl uygulanan bir sistem sendika toplu iş sözleşmesi ve grev haklarının etkili bir biçimde uygulanmasını sağlayamamışsa, bu durumun adını koymak gerekir. Aslında uygulanan, sendika toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını, bu haklan düzenliyormuş gibi yaparak yasaklamaktır."

EN GÜNCEL ÖRNEK: YILDIZ SUNTA

İşçilerin, ya işveren istediği zaman onun istediği sendikaya üye olmak ya da işten atılmak ve çeşitli ayrımcılıklarİa karşı karşıya kalmak ikilemine sıkıştırıldığını diİe getiren Özveri, buna en güncel ve çarpıcı örneklerden birinin Kocaeli'ndeki Yıldız Sunta işyerinde yaşandığına dikkat çekiyor: "Bu işyerinde işveren önce işçilerin Selüloz İş Sendikası'na üye olmalarını istememiş, üye olanları istifa ettirmiş, istifa etmek istemeyen 50 işçiyi işten çıkarmış, işçileri Ağaç Iş'e üye olmaya zorlamıştı. Ağaç Iş'e üye olan işçiler, bu kez işten atılan bir işçiyi Ağaç İş şube başkanı olarak seçince, bu şube başkanının atadığı temsilciler işe alınmadı. Şube başkanı. Ağaç iş Merkez Genel Kurulu'ndan önce burnu kırılana kadar dövüldü, şubesi yasa hiçe sayılarak kapatıldı."

YASALARA AYKIRI, HUKUKA UYGUN

Özveri'ye göre, işçilerin fiilen işveren veya devletten izin almadan sendika üyesi olamadıkları gerçeği, işçilerin sendikal haklarının yasal sistem tarafından korunur gibi yapılıp korunmadığını gösteriyor. Bu duruma benzer örnekler diğer ülkelerde de yaşanmış. Örneğin İngiltere'de de ilk kurulan sendikalar açıkça 'sendika yasaktır' denilerek değil, 'sendikaların yemin yasasına aykırı oldukları' gerekçesiyle yasaklanmış. ABD'de ise bu yasak, sendikaların emek tekeli oluşturdukları iddiasıyla uygulamaya konmuş. Özveri, "Bu durumda Türkiye'de işçilerin sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını alma mücadelesi vardır. Bu haklan alma mücadelesi, tüm dünyada 'yasalara aykırı ama hukuka uygun' bir mücadeleyi zorunlu kılmıştır" diyor.

TEMEL HAKKIN KULLANIMI SUÇ OLAMAZ

Özveri, çifte baraja karşı yürütülecek fiili mücadelelerin uluslararası hukuka göre suç olamayacağına dikkat çekiyor. Çifte barajın sendikal hakların özünü zedelediğine dair Sendika Özgürlükleri Komitesi'nin (SÖK) kararlarının olduğunu hatırlatan Özveri, şöyle devam ediyor: "SÖK toplusözleşme yetkisinin tanınması için yapılan barışçıl toplu eylemlerin yasaklanamayacağını, bu eylemlerin sendika hakkının doğasından kaynaklandığını belirtmiştir. Kaldı ki bir an için uluslararası hukuku bir kenara bıraksak da, temel bir hakkın kullanılması suç olarak görülemez. Görülüyorsa sorun, temel bir hakkın kullanılmasını daraltan yasalardadır."

RİSKLİ VE ZOR AMA...

Barajların aşılması için fiili mücadele yolunun riskli ve zor olduğunu da vurgulayan Özveri, "Yasalara aykırı davranmaktan tazminatsız onlarca işçi işten atılabilir, sendikacılar tutuklanabilir. Ne var ki bugün işveren veya devletten izin almadan örgütlenen işçilerin başına bunlar zaten geliyor. Binlerce işçi kendi seçtikleri sendikada örgütlendikleri için bugün de işinden oluyor, dahası kara listelere alınıp bir daha o bölgede bir başka işyerinde çalışma olanağı bulamıyor, makbul olma sınırlarını aşan sendikacılar bugün de gözaltına alınabiliyor. Yasalara uygun davranıp, bu yasalar korumadığı için işten atılan işçilere, kendilerini korumayan yasaya ille de bağlı kalacaksın demek akla da hukuka aykırı" dive konuşuyor.

Barajlara karşı fiili mücadeleler

Son dönemlerde bazı sendikaların, yasalar eliyle örgütlenmenin önüne çekilen bu seti, fiili ücadeleyle ve uluslararası sözleşmelere dayanarak aşma çabası içine airduji görülüyor. Özellikle DİSK'e bağlı sendikalarda bunun örneklerine sıklıkla rastlamak mümkün. İşte bu fiili mücadele örneklerinden bazıları:

Dayanak ILO sözleşmeleri

DİSK'e bağlı Sosyal-iş Sendikası, işkolu barajını geçememesine karşın, geçen nisan ayında örgütlü olduğu Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi ile toplusözleşme imzaladı. Sendika, toplusözleşme sürecini 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu'na göre değil, Türkiye tarafından da onaylanan Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 vre 98 Sayılı Sözleşmeleri'ne dayanarak yürüttü. Uluslararası sözleşmelerin Anayasa'nın 90'mcı maddesine göre Türkiye yasalarının üzerinde kabul edildiğine vurgu yaptı. Toplusözleşme yetkisini de Çalışma Bakanlığımdan değil Uluslararası Af Örgütü'nden aldı. Sosyal-iş, daha sonra yine ILO sözleşmelerini dayanak göstererek KESK'e bağlı SES'te, istanbul Eczacılar Kooperatifi'nde ve Ankara Dişhekimleri Odası'nda da toplusözleşme imzaladı.

Taşeron sağlık işçileri direniyor

BİNLERCE üyesi taşeron işçisi olduğu için Bakanlık tarafından üye sayılmayan ve baraj altında bırakılan DİSK'e bağlı Dev Sağlık-iş Sendikası da geçen baharda işçilerin toplusözleşme hakkı için yoğun bir fiili mücadele yürüttü. Türkiye'nin pek çok hastanesinde sendika üyesi taşeron sağlık işçileri, toplu sözleşme ve grev hakkının gaspına karşı iş bıraktı, eş zamanlı eylemler yaptı. İşçiler, işverenlerini belirledikleri 5 talep çerçevesinde TİS masasına çağırdı, işçilerin toplusözleşme için belirledikleri taleplerin başında iş güvencesi, insanca yaşayacak ücret ve yönetimde söz hakkı geliyordu.

Yetkiyi Direnişten Almak

DİSK'e bağlı Enerji Sen de toplu sözleşme yetkisini Bakanlık yerine direnişten alma yolunu seçen sendikalardan biri oldu. Sendika üyesi işçiler, Hakkari'de bulunan Van Gölü EDAŞ'ta geçen haziran ayında iki gün iş bırakma eylemi yaptı. Eylemin sonucunda imzalanan protokolle TİS'te olması gereken pek çok hak kabul edildi. Dersim'de de FEDAŞ işçileri, geçen yıl Tes-iş ile yapılan TİS'e tepki göstererek grev yapmış, yüzde 26 zam almıştı.

Fiili grev kazanımla bitti

DERSİM de DİSK Gıda-iş Sendikası üyesi Munzur Su fabrikası işçileri de, sendikalarının baraj altında olmasına karşın toplusözleşme haklarının patron tarafından kabul edilmesi için geçen ağustos ayında fiili grev başlattı. Dört gün süren grevin ardından Munzur Su yönetimi sendikayla beş maddelik bir protokol imzalamayı kabul etti.

 
Kaynak: BirGün Gazetesi