ÖZELLEŞTİRMELERLE birlikte ‘O kafa’ yazıları çoğaldı. ‘O kafa’, yani özelleştirmelere, kimi yatırımlara, serbest piyasa ekonomisinin fantezilerine karşı çıkanlar...
Telekom konusunda uzman olan bir dostum mesaj göndermiş. İsmini açıklamamı istemediği için sadece mesajın özellikle 'ödeme ile ilgili bazı bölümlerini' sizlere aktarmak istiyorum. Amacım, bazılarının diğerlerini kolayca eleştirdiği gibi 'pişmiş aşa su katmak' değil, hedefim; tartışan ve içine sindirerek özelleştirme yapan bir Türkiye için elimden geleni yapmak...
Bu tartışmalar, tıpkı pilav gibi daha çok su kaldırır. Türk Telekom'da 'peşin' ödeme mi, '5 yılda taksitle' ödeme mi avantajlı? Yoksa ikisi arasında hiç fark yok mu? Özelleştirme İdaresi Başkanı (ÖİB) Metin Kilci, 'Şartnameye göre biz en yüksek fiyata bakarız. En yüksek fiyatı veren de, 6.550 milyon dolarla Oger (Fransızca OJE okunuyormuş!) olduğuna göre, tartışılacak bir şey yok!
Devlette mal kalmasa da şu özelleştirme serüveni bitse, rahatlasak! Yirmi yıldır özelleştirmeyi çözemedik... Her büyük özelleştirme ihalesi, tartışmayı yeniden alevlendiriyor. Türk Telekom ihalesinin de aynı kaderi paylaşacağı görünüyor.
Yıllar önce, 2 Aralık 1964 günü California Üniversitesi'nin Berkeley kampüsünün rektörlük binası önünde öğrenci lideri mario Savio tarihi bir konuşma yapar. Gündemdeki mesele üniversitede fikir özgürlüğü ve buna şu ya da bu biçimde karşı çıkan, sınırlamalar getiren üniversite yönetimidir.
Türk Telekom'a 6.55 milyar dolar fiyat verilmesi piyasaları sevince boğdu. Özelleştirme yanlıları artık ideolojik tartışma döneminin kapandığını, bu borç yüküyle başka çare kalmadığını öne sürüyorlar.
Hep böyle oldu... Özelleştirmelerle doğrudan baş etmeye çalışan sendikalar dışında diğerleri resmen yattı. Ne zaman özelleştirmeler uyuyanların da başına bela oldu, bu kez onlar uyandı, diğerleri yattı!
Ülke düzeyindeki eylemleriyle özelleştirme saldırısını protesto eden Telekom işçi ve emekçileri, özelleştirme başta olmak üzere sermaye ve hükümetinin saldırılarına karşı birleşik direniş çağrısını yinelediler.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin özelleştirme girişimlerine soldan getirilen eleştirilerde sık sık kavramsal bulanıklıklara rastlanıyor. Örneğin, birçok açıdan değerlendirmelerinin isabetli olduğunu düşündüğüm, özelleştirmeler ve kamu mülkiyeti üzerine geçenlerde yayınlanmış bir yazıda ".. verimlilikle kârlılık arasında doğrusal ilişki kurmak mümkün değildir" deniyor (Kamu Mülkiyetini Savunmak, Siyasi Gazete, Nisan 2005).