Petrol ülkesi değiliz, ihtiyacımızın yüzde 93'ünü ithalatla karşılıyoruz. Ama bu demek değildir ki, petrole dayalı ne varsa ithal edeceğiz. Petrol, bir yakıt olmanın yanında pek çok sanayi sektörünün de hammaddesi. Ve bunun için petro-kimya tesislerinde işlenmesi gerekiyor. Bu işi yapan tesisler, sanayi içinde önemli bir yere sahip. Bilhassa plastik sanayiinde.
Öncelikle OYAKBANK'ın satışıyla bazı arkadaşlarımız konuyu yeniden gündeme getirdiler, OYAKBANK'ın satışını kendi tezlerini doğrulayan (bayram yaparcasına) kanıt olarak sundular ve şu görüşleri yinelediler:
Türkiye’de önce bazı makamlar için gündeme gelen “liyakat” sorunu, şimdi şirketler için de tartışılıyor. Yani görevi ya da işi yerine getirme yeteneğine sahip olana vermek.
Genel seçimler gündemde olduğu için konu güncel; o nedenle rahatlıkla yazabiliriz. Acaba en son ne zaman Meclis'e bir Yahudi, ya da Ermeni ya da Hıristiyan Türk vatandaşı girmişti? Yunanistan’da, Bulgaristan’da, hatta Irak’ta Türk kökenli soydaşlarımıza haksızlık yapılırken ayağa halkan “aslan demokratlar” şimdi neredeler?
PETKİM'in yüzde 51'ine 2 milyar 50 milyon ABD Doları veren Kazak-Rus ortakların kimlikleri, "ırkçı" yorumlara neden oldu. Özellikle Rus ortak yatırım bankasının sahibinin Ermeni olması, bu "ırkçı" eleştirilerin nedeni. Birçok konuda olduğu gibi bu olayda da sap ile saman birbirine karışıyor.
ÜLKENİN içinde bulunduğu durumu gördükçe içimde bir şeyler kopuyor. Petkim'in satışını hep birlikte yaşadık. Satılan sıradan bir kurum değil. Bu kadar ciddiyetsizlik olur mu? Bu kadar duyarsız davranılır mı?
Hükümet, seçim telaşı, işçilerin karşı eylemi, sendikaların baskısı, “seçim zamanı bunu yaparsam oy kaybederim”e takılmadan, yerli ve yabancı büyük sermayeye ve IMF-TÜSİAD programına her şart altında sadakat göstereceğini kanıtlarcasına, büyük bir gözü karalıkla PETKİM’in yüzde 51 çoğunluk hissesini Kazak-Rus ortaklığı olan TransCentralAsia’ya sattı.